"El İyisi, Ev Kötüsü": Gerçek Yüzümüz Nerede Saklı?

Hepimizin kulağına en az bir kez çalınmıştır bu söz:
“El iyisi, ev kötüsü.” “Ev iyisi, el kötüsü.” Olmak…

Ya da tam tersi: Evde melek, dışarıda canavar.

Özellikle büyüklerimizden duyarız. Belki biraz sitemle, belki de birilerini tanımlarken kafa sallayarak:
"Dışarıda melek, evde zalim..."

Çünkü bu durum sandığımızdan çok daha yaygın.

Kimilerinin iki ayrı yüzü vardır. Biri dış dünyaya, diğeri evin içine dönük. Bu iki yüz, çoğu zaman birbirinden tamamen farklıdır.

Bu söz, iki ayrı kişiliğe bürünmüş insanları anlatır aslında. Kimi insanlar vardır, dışarıda herkesin hayran olduğu bir kişiliktir: yardımsever, anlayışlı, eli açık, sabırlı, dost canlısı… Ama o kişi evine döndüğünde bambaşka birine dönüşür. Eşine sevgi göstermekten uzak, çocuklarına karşı sabırsız, anne babasına ilgisizdir. En ufak bir olayda öfkesine yenik düşer. Hatta bazen ailesi, onun dışarıda nasıl biri olduğuna inanmakta zorlanır: "Bu bizim bildiğimiz adam değil," derler içlerinden.

Bunun tam tersi de olur. Bazı insanlar evde gayet sakin, sevecen ve anlayışlıdır. Ailesi onunla huzur bulur. Ama dışarıda tanınmaz bir hâle gelir; suratı asıktır, kabadır, en küçük konuda kavgaya hazırdır. Adeta diken üstünde yürüyen bir öfke yumağına dönüşür. O içten, sıcacık tarafını yalnızca evdeki birkaç kişi görebilir.

Bu iki zıt tutum aslında ortak bir sorunun işaretidir:
Denge eksikliği. Denge kuramamak.

İnsan, farklı ortamlarda farklı davranabilir. Sosyal rollerimiz — işte, sokakta, aile içinde — ister istemez bazı maskeler takmamıza neden olur. Ancak bu fark, kişiliğimizde uçurumlar yaratıyorsa, o zaman bir içsel tutarsızlıktan söz edebiliriz. Gerçek iyilik; sadece arkadaşlara, iş ortamına, sosyal çevreye gösterilen değil, aynı zamanda en yakınlarımıza da yansıyan bir iyiliktir. Çünkü samimiyetin ve güvenin gerçek ölçüsü, en çok sevdiklerimize nasıl davrandığımızla ortaya çıkar.

Gerçekten iyi bir insan, sadece dışarıda nazik olan değil; evin içinde, en yakınlarına karşı da saygılı ve anlayışlı kalabilendir. Çünkü samimiyetin sınavı, herkesin önünde değil, kapalı kapılar ardında verilir.

Hayatın yükü, stres, geçim derdi, dış dünyanın baskısı... Tüm bunlar evdeki hâlimizi etkileyebilir. Dış dünyanın stresi, iş hayatının baskısı, toplumsal rollerin ağırlığı bizi zorlayabilir. Ancak önemli olan, bu yükü taşıma şeklimizdir. Eşimize, çocuklarımıza, anne babamıza yansıttığımız davranışlar; bizim gerçek karakterimizin aynasıdır. Onları en iyi davranışlarımıza değil, en zor anlarımızdaki hâlimize göre değerlendiririz.

Kimi zaman dışarıdaki "iyi insan" imajını korumak için kendimizi paralarız. Ama esas mesele, evdeki davranışlarımızı da aynı özenle sürdürebilmek. Çünkü insan en çok, en yakınlarına karşı kim olduğunu belli eder.

Belki de hepimiz şu soruyu ara ara kendimize sormalıyız:
“Dışarıya gösterdiğim yüzle, evdeki yüzüm ne kadar örtüşüyor?” Gerçek kişiliğim dışarıya yansıttığım halim mi, yoksa evdeki davranışlarım mı?"

Unutmayalım, gerçek iyilik; sahne ışıklarında değil, perde arkasında da sürüyorsa kıymetlidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevin KILIÇ Arşivi

Etkim mi? Tepki mi?

23 Haziran 2025 Pazartesi 10:15

YAŞLILIK UZAK DEĞİL

13 Mart 2025 Perşembe 16:30

FIRSATÇILARA GÜN DOĞDU

20 Şubat 2025 Perşembe 11:27

BUNUN ADI ŞİMARIKLIK

13 Ocak 2025 Pazartesi 16:45

ÇALAKAŞIK

19 Aralık 2024 Perşembe 13:42

GÖSTERİŞ – ABARTI VE GÖRGÜSÜZLÜK

09 Aralık 2024 Pazartesi 12:07