Etkim mi? Tepki mi?

Bazen hiç beklemediğimiz anlarda, hiç ummadığımız şeylere tepki veririz. Verdiğimiz tepkiler bazen çok ağır olabilir ve ağır sonuçlar doğurur; bedeller ödenir. Öte yandan bazen hiç önemsemez, tepkisiz kalırız. Peki, neden böyle farklı tepkiler veririz? Aslında bu, o anki psikolojik durumumuzla, ruh halimizle doğrudan ilgilidir. Beğendiklerimiz ve beğenmediklerimiz bile ruh halimize göre değişir.

Öyle zamanlar olur ki, bir gün severek dinlediğimiz bir müzik, beğenerek izlediğimiz bir film, okuduğumuz bir kitap ya da giydiğimiz bir kıyafet, sonraki günlerde hiç hoşumuza gitmeyebilir. “Ben bunu nasıl beğenmişim?” diye kendimize şaşırdığımız anlar yaşarız. Hepimiz hayatımız boyunca, sık olmasa da bu tür “gel-git”lerle karşılaşırız.

Elbette, bir insan durduk yere sebepsiz yere tepki göstermez. Tabii, aklıyla ilgili bir sorunu yoksa... Karşısındakilerin sabır ve tahammül sınırlarını zorlamadan kimse tepki vermez. Bazen susarız; ama suskunluğumuzu, korku olarak algılayanlar olur. “Korkuttuk, susturduk” diye düşünürler. Oysa sustuysak bu, asaletimizdendir. Seviyemizi düşürmek, o tür insanların seviyesine inmek istemeyişimizdendir. Konuştuğumuzda karşı taraf daha da edepsizleşir, basitleşir. Çamura basıp üzerimize sıçratmak istemeyişimizdendir. Bir söze bakarız, “Laf mı bu?” deriz, bir de söyleyene bakarız, “Adam mı bu?” diye... Ama sabrın da bir sınırı vardır.

İçinde bulunduğumuz çağda ve hayat şartlarında bu tür durumları yaşamak normal gibi görünüyor. İnsanlar adeta birer stres bombasına dönmüş durumda; her an, her yerde patlayabilir. Kimler kırılır, neler olur, sonucu iyi mi kötü mü diye düşünmeden ani çıkışlar yapılır; bedelini hem kendisi hem de yakın çevresi öder. “Herkes kendi ettiğini kendisi çeker” derler ama bu doğru değil bence. Bir hatanın bedelini sadece kişi değil, ailesi, eşi, çocukları, yakın dostları da çeker; onunla üzülür, onunla sevinirler. Keskin sirke yalnızca kendi küpüne zarar vermez. Bu nedenle, sinirli de olsak, sevinçli de üzgün de olsak ani tepki vermemeli, tepkilerimizi kontrol altında tutmalıyız ki sonuçlar bizi zor duruma düşürmesin, ağır bedeller ödetmesin, telafisi mümkün olmayan durumlara sürüklemesin.

Atasözünde der ki: “Hırsla kalkan, zararla oturur.” Ne kadar doğru bir söz! Ani çıkışlardan kaçınmalı, bin kere düşünüp bir kere konuşmalıyız. Düşünmeden söylediğimiz ya da yaptığımız bir harekette mutlaka birilerini üzer, kırarız. Karşımızdaki insanın ne hale geldiğini, üzülüp üzülmediğini, canının acıyıp acımadığını en sona bırakırız. Düşünmeden yapılan hareketlerin, söylenen sözlerin cezasını ise sonrasında düşünerek öderiz. Bu konuda çok sayıda atasözü vardır: “Lafın vadesi yoktur, ağızdan çıktı mı geri gelmez” gibi... Konu ne olursa olsun, bir şey söyleyeceğiniz ya da yapacağınız zaman bin kere ölçüp biçin. Baktınız olmuyor, susun ya da bulunduğunuz ortamdan uzaklaşın. Biraz dolaşın, farklı şeylerle ilgilenin. Sonra hayatınız boyunca pişmanlıklar yaşamayın; keşkeler sarmasın dilinizi, ahlar almasın.

Bazen de derler ki: “Bir musibet, bin nasihatten iyidir.” Kırılan kalbi onarmak, yapılan hatayı düzeltmek, giden birini geri getirmek çoğu zaman mümkün olmaz. Ama alınan ders vardır. Kişi aynı hataya bir daha düşmez. Bir temsil vardır ve temsilde hata olmaz der büyüklerimiz: “Eşek çamura bir defa düşer.” Ne yazık ki bazı insanlar ise çamurdan hiç çıkmaz; aynı hataları yapmaya devam ederler. Etraflarında onları alkışlayan, çanak tutanlar da oldukça fazladır. Bundan cesaret alarak daha büyük hatalar yaparlar. Zamanla bu hatalar kabul görür, sanki gayet doğal bir ortam varmış gibi davranılır. Sonuç ortadadır.

Bir kişinin düşünmeden yaptığı hata, önce kendisini, sonra ailesini, çevresini, toplumu ve en sonunda ülkeyi zor durumda bırakır. “Adam ne olacak ki?” diyerek önemsemediğimiz hataların ne denli büyük zararlar verdiğini, iş işten geçtikten sonra görmek ise artık fayda vermez. Önce düşünün, tartın, karar verin ve uygulayın. Son pişmanlık hiçbir işe yaramaz. Sonra pişman olmak istemiyorsanız...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevin KILIÇ Arşivi

YAŞLILIK UZAK DEĞİL

13 Mart 2025 Perşembe 16:30

FIRSATÇILARA GÜN DOĞDU

20 Şubat 2025 Perşembe 11:27

BUNUN ADI ŞİMARIKLIK

13 Ocak 2025 Pazartesi 16:45

ÇALAKAŞIK

19 Aralık 2024 Perşembe 13:42

GÖSTERİŞ – ABARTI VE GÖRGÜSÜZLÜK

09 Aralık 2024 Pazartesi 12:07

BOŞANMA VE ÇOCUK

25 Kasım 2024 Pazartesi 11:26