Dr. Doğan KAYA

Dr. Doğan KAYA

KÖROĞLU KOLLARI (13)

-Yook! Kız kalacak, onunla ben evleneceğim, dedi.
Vallaha, Keloğlan koşturdu, geldi. İkisi bir gömleğin içinde.
-Ulan kalkın hele!
Vuruyor, bağırıyor, "yok" bayılmış adamlar. Derken kız ayıktı.
-Ne o?
-Vallaha, Pamuk berber herşeyi anlattı. Akşam gelecek bu adamı kesecek. Seni de kendisi alacak. Son anlarınız, ne yapacaksanız, yapın, dedi.
Kız aldı sazını.
-Kalk, uyan dediyse de adam kalkmadı.
Fakat herşeyi duydu adam. "Yazık, kaçsın, ölmesin." diyor kız.

Seni beni bey babama çakmışlar,
Zalım ordusuna haber etmişler,
İyisinden beş yüz atlı seçmişler,
Kalk git Esebal'ım durma bu yerde.

Kızın gözünden bir damla yaş Esebalı'nın yüzüne düştü. Ayıkıverdi.
-Neoldu yahu?
-Anlamadın mı? Durum böyle böyle dedi.

Aldı bakalım Esebalı, kıza ne cevap verdi?

Seni beni bey babana çaksınlar,
Zalım ordusuna haber etsinler,
Beş yüz azdır beş yüz daha seçsinler,
Ölür gitmez Esebalı bu yerden.

Kız dedi ki:
-Bu daha bir sinek öldürmüş de beş yüz atlıya karşı gelecek! Buna, bu yalan geldi, şuna bir daha söyleyeyim.

Sabahliye yavrum ata binerler,
Gün doğmadan er meydanına inerler,
Cirit atıp yavrum bura dönerler,
Kalk git Esebalı durmabu yerde.

-Zavallı daha erkek görmemiş, babayiğit adam görmemiş, dedi. Dolu Beyi'nin iki-üç son hale gelmiş adamı var, onu da bana adam sayıyor, dedi Demirçioğlu.

Demirç'oğlu der de n'edip netmeli?
Döne döne yavrum savaş etmeli,
Gidip Çamlıbel'e haber etmeli,
Ölür glmez Demirç'oğlum bu yerden.

-Ulan! Demirçioğlu sen misin, dedi.
-Tabi benim, dedi.
Kız bir daha sarıldı.
-Ne oldu?
-Anam benim saçımı tarardı, çamaşıra gittiğimiz zaman. Her tarağı saçıma vurmasında; "Allaaah! Kızım Demirçioğlu'na kısmet olasın." derdi, dedi. Sen gerçekten Demirçioğlu musun?
-Vallaha da benim, Demirçoğlu. O da Köroğlu.
Kız bir daha sarıldı.
-Eee! Ne yapacağız Demirçi?
-Kıymeti yok, dedi. Onlar buraya gece gelecek değil mi? Akşam karanlığı bize yeter.
Hemen Keloğlan'ı çağırdı. Dedi ki:
-Oğlum! Şu kılıcımı alacaksın, karıya gideceksin. Akşam karanlığında atları hazır etsin. Karıya da bir avuç dört altın para ver, dedi. Paralar heybede. Al ata bin, kıratı da yedeğine al, akşam karanlığında sarayın önüne gel, dedi.
Keloğlan gitti. Kılıcın ucu yerde sürünüyor. Vardı:
-Karı o adam var ya o adam, Esebalı. Vallaha da Demirçioğlu'ymuş, billaha da Demirçioğlu'ymuş. Köroğlu'nu kurtardı zindandan. Dolu Beyi'nin de kızını aıyor. Senin kızı da ben alacağım. Atın hazırlığını gör. Ben al ata bineceğim, kızın da kır ata binecek. Akşam namazında sarayın önünde olacağız, dedi.
-Olur mu, m'olur mu?
Kız dedi ki:
-Bal gibi olur. Kel kafanı severim.
Kız, boynundan öptü. Akşam namazında, herkesin yemek zamanı. Keloğlan al ata binmiş, kırata da kızı bindirmiş.
Karı;
-Ben ne olacağım, dedi, kaldı orda.
Getirdi;
-Efendim buyur, dedi. Atları getirdim.
Demirçioğlu yürüdü, vardı. Köroğlu'nun kapısına bir tekme atana kadar doksan dokuz parçaya ayrıldı.
-Ne oluyor Demirçi, dedi.
-Herşey tamam. Atlar aşağıda yürü, dedi.
Ben de sabırsızlanıyordum artık, çıkıp gidecektim, dedi.
-Bre! Senin ancak lafın var. Sen hiç bir şey yapamazsın, dedi.
İndiler. Köroğlu, bıyığını kıvırdı, Kırat'a bindi. Sarı çizme, çuha şalvar, kılıcı soktu kınına. Ok, yay, gürz, kalkan heybe dolu. Demirçioğlu da al ata bindi. Dolu Beyi'nin kızını arkasına aldı. Dedi ki:
-Baba! Senin Kırat canlı, Keloğlan'ı da kızı da sen al, dedi.
İkisi bir adam yerinde değil canım.
-İyi tutunun yavrum.
Koşturdular atları. Kırat, kimisinin kafasına bastı, kimisinin beline bastı. Otuz-kırk kişiyi öldürdü o arada. Kaçtılar. Yalnız, kaçmadan önce, Köroğlu'nu odadan almadan önce, Demirçioğlu, bütün zindanların kapısını açtı.
-Benden size af geldi, kaçın, dedi.
"Allah sana kaza belâ vermesin." diyen kaçıyor bir sefer. Akşam namazı geçti, saat sekiz-dokuz oldu.
-Yürü bakalım berber, kılıcını al da yürü.
Aman, çıkıp vardılar ki, ne kız var, ne adam, ne de Keloğlan.
"Ulan zindan!.." Zindana vardılar ki, ne Köroğlu var zindanda, Allah kulu yok. Bütün kapılar kırılmış. Dolu Beyi'nin bir tarafı sabunlu.
-Hücum, hücum! Kimse kalmasın. Dul kadın, yetim, eşşek ne bulursanız koşun, dedi.
Gardaş alarma geçti herkes. Uzatmayalım, altıncı günü akşam mağraya girdiler Sarpça mağrasına. Demirçioğlu'nun söylediği mağra. Mağra geniş. Girdiler ama Dolu Beyi'nin askerleri de sardı. Çıkmak mümkün değil. Dolu Beyi çadırı kurdu yüksek bir yere.
-Geceli gündüzlü nöbet beklenecek, kaçırmayın ha!
Askerler yorgun, uykusuz. Kimisi diyor ki:
-Boşver yahu, kaçıp gidelim.
Kimisi diyor ki:
-Bu işte tehlike var. Bu adam çıkarsa hepimizi öldürür, diyor.
Âşık diyor ki:
-Öldüremez.
Âşık Dolu Beyi'nin baş adamı.
-O kızları mızları hep ben alacağım, diyor.
Gardaş dokuzuncu sabah oldu, Şirin Döne dedi ki:
-Güdümen, sakalını seveyim! Şu mağraya bir bakıver de gel.
-Ben bir haftadan beri acım. Tütünüm de kalmadı.
Yattı, ayağını sarayın duvarına verdi, başladı ıslık çalmaya.
-Ulan etme, tutma. Ekmeği bismillâhsız ye, karnın doymaz mı? Vardan yoktan bunun karnını doyurdu.
-O adamlar oraya gelmişse açtırlar. Biraz da yiyecek al.
Koynuna dolduruyor Güdümen, bir kamyon ekmek aldı. On beş kilo deli tütün aldı, yaktı. "Yallah!" deyince vapur dumanı gibi gidiyor havaya yukarı.
-İşte gidiyorum, görün beni, dedi.
Gözden bir anda kayboldu. Kuşluk vakti, ordaki insanlara görünmeden girdi içeri. Giriverdi ki, Köroğlu bir yerde oturuyor, Demirçioğlu bir yerde oturuyor. Bir adam kafası ayna gibi parlıyor. İki tane kız birbirinden güzel.
-Güdümen'im geldin ha!
-Geldim efendim, dedi.
-İyi. Ne var ne yok Çemlıbel'de?
-Çamlıbel'de herkes keyfinde, sefasında. Sana da Şirin Döne'nin çok selâmı var, gözlerinden öpüyor, dedi.
-Oğlum! Öpmesi möpmesi şöyle dursun da bu durumu görüyor musun sen? Ne yaparız biz?
-Onda ne var, dedi.
-Güdümen! Biz iki-üç günden beri açız oğlum, azık getirmedin mi?
-Yahu! Ben bir haftadan beri açım. Ne var ki Çamlıbel'de dedi.
-Oğlum, şu koltuğun kalınca duruyor. Silk bakalım, dedi.
Güdümen gömleğini bir kaldırdı ki, ekmek yığıldı kaldı.
-Yeter bu bize, dedi. Güdümen benim tütünüm yok. Neden tütün getirmedin, dedi.
-Yahu benim tütünüm biteli on beş gün oldu, dedi.
-Şu galeyanı ağzı bir vur bakalım.
Tak! Tak! vurunca oraya beş-altı kilo tütün döküldü. Yanmamış daha onlar.
-Tamam oğlum, bu da yeter bana, dedi. Demirçioğlu.
-Buyur baba!
-Sazı bana getir, dedi.
DEVAMI YARIN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Doğan KAYA Arşivi

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

09 Temmuz 2025 Çarşamba 10:10

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

08 Temmuz 2025 Salı 11:22

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

07 Temmuz 2025 Pazartesi 10:17

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

06 Temmuz 2025 Pazar 09:36

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

04 Temmuz 2025 Cuma 08:19

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

03 Temmuz 2025 Perşembe 10:10

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

02 Temmuz 2025 Çarşamba 09:31

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

01 Temmuz 2025 Salı 10:00

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

30 Haziran 2025 Pazartesi 09:13

4. KÖROĞLU'NUN ERMENİSTAN SEFERİ (4)

29 Haziran 2025 Pazar 10:42