Dr. Doğan KAYA

Dr. Doğan KAYA

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

-Şama gidiyorum.
-Ne yapacaksın Şam'da?
-Gardaş, dedi. Ben Şam'da düğün dernek kuracağım. Bu benim oğlum güzel Eyvaz. Bu benim nişanlım Şirin Döne'm. Öteki de Eyvaz'ın hanımı. Biz Çamlıbel'den çıktık, Şam'a gidiyoruz. Orda düğün yapacağız, evleneceğiz.
-Ben sizi Şam'a götüreyim gardaş, dedi Arap. Bu yollar daha çok bozuk. Belâ gelir sizin başınıza.
-Gardaş, çok sağolasın. Yalnızın yardımcısı Allah'tır. Ben eğer yanımda adam isteseydim, Çamlıbel'de senin gibi benim gibi çok yiğitler var, dedi. Haydi Allahaısmarladık!
-Yüklet, dedi.
-Ben sizi katiyyen göndermem, dedi. Yükletin doğru benim sarayıma.
Adamlar üç gündüz, üç gece göndermediler. yedirdi, içirdi;
-Haydi gardaş, size uğurlar olsun.
Köroğlu, yola devam etti. Uzatmayalım, iki gündüz, iki gece daha yola devam ettiler. Akşam namazı Şam'a girdi. Eyvaz'a dedi ki:
-Eyvaz! Bu Şam'da bir boy beyi var. Bizim kökümüz, bu adamın kökünden gelir. Rastgele yere biz kervan çözemeyiz. Sen burada biraz bekle.
Kırat'ıyla girdi Şam'a. Boy beyi de kılık değiştirdi gece; "Çarşıda abuk-sabuk insanlar var mı?" diye. Yanına birkaç tane adam aldı, dolaşıyordu. Ulan arkadaş bir baktı ki, bir atlı geliyor amma sokağı kapatıp geliyor. Adam kılıcını çekti, yanındaki adama dedi ki:
-Yahu benim gözümde birşeyler oldu. Şu adama bir bak bakalım, dedi. Eğer bıyıkları kulağına üç kez dolanmış uçları da birer karış yukarıdaysa Köroğlu, dedi.
Adam dedi ki:
-Dinime imanıma on kez dolanmış. Hem de bir karış değil, bir metre yukarıda, dedi.
Adam, koşup da Köroğlu'nu tutunca, "gürp" diye attan indirdi. Köroğlu'nun ünü vardı, cesareti pek azdı.
Köroğlu dedi ki içinden; "Tamam, adam beni burda kesecek kamayla."
-Ulan etme, ben Çamlıbel'den Köroğlu'yum, dedi.
-Ben de Şam'ın boy beyiyim. Seninle akrabayız.
Uzatmayalım. Adam aldı sarayına götürdü. Araştırdılar, gerçekten de Köroğlu'nun atası, dedesi oralı. Bunları adam bir ay misafir etti. Yiyorlar, içiyorlar, geziyorlar, dolaşıyorlar; akşam gelip yatıyorlar.
Köroğlu dedi ki:
-Bey! Benim bir vaadim var. Biz daha ev olmadık. Biz, düğün-dernek yapacağız.
Dedi ki Bey:
-Efendim! Öyle gelişi güzel olmaz. Önce sana bir saray yapacağız. Bir makamın, bir köşkün olacak. Gel bakalım.
Şehrin orta yerinde bir saray var. Beyin gelen misafirlerinin, askerlerinin dinlendiği yer.
Dedi:
-Bu sarayı sana veriyorum. Benden sana miras olarak. Düğününe derneğine başla. Yiyecek koyun benden, düğünün ahçısı, hizmetçisi benden.
-E!..Ne kaldı ki zaten.?
Gardaş, çalgıcılar geldi, düğün kuruldu.kırk gün kırk gece devam etti. Toy-düğün oldu. Herkes yedi, içti, çaldı, söyledi. Düğün bitti. Fakat Köroğlu'nun içinde bir his var! İçinden bir ses diyor ki: "Köroğlu, sen evlenme."
Eyvaz'ın odası ayrı, Köroğlu'nun odası ayrı. Atı aşağı ahırlıkta bağlı. Köroğlu, kendini Şam'a getiren on-on beş kişinin parasını verdi, geri Çamlıbel'e gönderdi. Akşam oldu, hocalar geldi, bunların nikâhları kıyıldı. Şirin Döne süslenmiş, püslenmiş, kınalar yakınmış, sürmeler sürünmüş. Bir Şirin Döne daha..Köroğlu giriverdi ki, güzellikte bir güzellik daha olmuş.
Eyvaz diğer odada Şam bastığı gibi, Kilis fıstığı gibi gıcır gıcır tahtalar birleştiler. Aradaki pireler "Aman etmeyin, yapmayın,bu kadar çatladık " diye bağırıyorlar.
Köroğlu:
-Aman Döne!. Allah'ın bu günü de olacak mı, yallah, diye Döne'yi bir kucaklayıp da sıkınca, Döne bir sefer;
-Aman karnım, diye, yığıldı düştü yere.
-Ulan, bu şaka mı yapıyor yahu? Döne!..Döne!..
Döne motor tapanı gibi yattı yere. Adam ne kadar bağırdıysa da Döne öldü yahu! Döne''nin karnı patlamış.
Köroğlu, aldı bakalım sazı:
-Ulan Eyvaz!
Eyvaz karısına;
-Dur babam çağırıyor, diyor.
Karısı:
-E!..Babayın öyle şakaları çok. Sen devam et, diyor. Kadın bırakmıyor Eyvaz'ı. Biz sohbetimize devam edelim. Hep böyle şaka yapar o.
-Eyvaz!
-Kız şaka değil, ciddi çağırıyor.
-Yok, dedi. Sen devam et. Hadi! Hadi!..

Lan çağırdım Eyvaz gelmedin
Elimden dutanım galmadı
Ananızın gülü solmadı
Eyvaz'ım anan ölüyor oy!...

Çamlıbel'den aslanlara emir verdim
Şam elinde düğün kurdum
Döne'm çok gününü gördüm
Ananız da ölüyor vay!...

-Kız, babam çalıyor, söylüyor, "ananız ölüyor" diyor.
-Ulan, o kocanın bazen öyle şenleği olur. Sen boş ver yahu, diyor.

N'ettin bre Eyvaz n'ettin.
Ananınızın soluğu bitti
Çamlıbel'e haber gitti
Yetiş Eyvaz anan ölüyor oy!...

N'oldu bre Eyvaz n'oldu?
Eyvaz'ım da bir eğlence buldu
Şimdi Hoylu'm gerek oldu
Yetiş oğlum anan ölüyor oy!...

Goç Köroğlu'm işin bitti,
Şam elinde horuz öttü.
Güdümen'im nere getti
Yetiş oğlum anan öldü oy!...

Eyvaz, hanımının elinden zor boşandı. Geliverdi ki, ölmüş, Şirin Döne. Sabaha kadar uyumadılar, beklediler. Sabah Şam'ın ahalisi toplandı. Şirin Döne'yi defnettiler. Köroğlu kaldı, bir sakallı öksüz. Şam Beyi dedi ki:
-Efendim, seni ben bir daha evlendireyim. Benim yerime Şam'a bey ol. Yazık bu ana kadar saltanat sürmüşsün, bey olmuşsun.
-Hayır dedi hayır! Ben bu odada dururum. Döne'min kokusu yeter bana, dedi.
-Yok oğlum! Olsun bu gece de ananızın kokusuna orda yatayım.
Akşam oldu. Eyvaz'la hanımı sohbete başladı. Hiçbir şeyden haberleri olmaz.
Gece yarısı sabaha yakın Köroğlu elbisesini çıkardı, çıplak olarak aşağıya indi. Ahırdan Kırat'ı çekti; dizginlerini, yularını, eyerini oraya bıraktı. Kırat'la çıkıp gittiler.
Eyvaz sohbet sonu uykuya daldı. Bir de uyanıverdi ki, saat dokuz-on olmuş, güneş nereye çıkmış.
-Kız dedi, görüyor musun? İlk günün sabahı babamın sabah hizmetini yapamadık, dedi.
Aman kapıyı açıverdi ki, Köroğlu'nun elbisesi orda, Köroğlu yok.
-Nereye gitti bu? Ne oldu?
Aşağıya inip baktı ki; Kırat'la birlikte gitmişler. Kırat'ın da bütün malzemesi orda. Artık Eyvaz'a zindan oldu Şam. Tek başına kaldı. Şam Beyi dedi ki:
-Eyvaz'ım bu, herşey Allah'tan. Benim duyduğuma göre Kırat a-bı hayat suyu içmiş. Kırat'a kıyamete kadar ölüm yok. Allah'ın emri. Yalnız babanızın nasıl olacağını bilmem. Allah bilir! Sen delikanlısın, güçlüsün, kuvvetlisin. Benim yerime şu Şam'a bey ol! Sen nerelisin? Aslın, kökün nereli?
-Efendim, ben babamı bilmiyorum, anamı bilmiyorum. Yalnız babamın İstanbullu Remzi Bey'in oğlu olduğu söylenir. Babam, anam ölmüş. Beni bir kasapbaşı yanında büyütmüş. Çamlıbel'den Köroğlu'da beni kasabın yanından kaçırdı. Aradığım, sevdiğim bir baba olarak buldum ben Köroğlu'nu. Amma herşey gitti, dedi.
-Yahu senin artık anan, baban yok. İstanbul kalmış nerede. Bu Şam'a sen bey ol!
-Efendim, zaman ister! Üç-beş ay bekliyelim, dedi.
Üç gün, beş gün, bir ay geçti. Bir gün sabah Eyvaz şehrin kenarına çıktı. Bir ulu yolun kenarına oturdu. Elini koynuna soktu, düşünmeye başladı; "Ne yapayım " diye.
Bir baktı ki, şöyle bir ufak kervan geliyor. Geldi kervanbaşı:
-Selâmünaleyküm!...
-Aleykümselâm!...Nereye gardaş? Nerelisin sen?
-Ben, dedi, İstanbullu'yum. Ordan geliyorum.
-Ne bu? Benim bildiğim kervan Yemen'den gider -o memlekette mal bol- İstanbul'dan bu tarafa kervanın geçtiğini bilmem.
Dedi ki:
-Sen nesin arkadaş? Neden bana bu soruları soruyorsun?
-Ben, Şam'ın Beyi'yim.
-Yahu öyleyse derdimi sana söyleyeyim. Gardaş, zamanında İstanbul'da Remzi Bey adında bir bey varmış. Bu adamın bir tek oğlu Eyvaz'ı varmış. Eyvaz çok küçükken anasını, babasını bilmez. Anası, babası ölünce; bunu bir kasap yanına almış. Bir gün bu Eyvaz'ı Çamlıbel'den Köroğlu kaçırmış. Köroğlu'nun gitmediği yer kalmamış.
Remzi Bey'in bütün mal varlığı bana emanet edildi. "Bu Eyvaz'ı arayacaksın, soracaksın, bulacaksın malını teslim edeceksin" dediler. Gardaş altı ay oldu geziyorum. İstanbul'dan çıktım, Bolu'dan Çamlıbel'e. Çamlıbel'den "gitti Şam'a " dediler. Şam'ı bilmem, damı bilmem. Gittiğim yere soruyorum; ne Eyvaz'ı bilen var, ne de Köroğlu'nu tanıyan var, dedi.
Eyvaz gülüverdi, dedi ki:
-Kervanbaşı seninle bir pazarlık yapalım.
-Yahu oğlum, ben pazarlık mazarlık yapmam. Eyvaz'ı biliyorsan söyle bana, dedi. Bıktım, usandım, Eyvaz'a benzeyen bir adam tarif et yine vereceğim, dedi.
-Arkadaş, Eyvaz benim.
-Kurban olayım! Sen malını teslim al öyleyse, dedi.
-Yok arkadaş, bu malı sana bağışlıyorum. Yalnız beni İstanbul'a götürür müsün?
-Götürürüm gardaş!
Altın, akçe, inci, mercan, sermaye, mal varlığı...
O kervancı Eyvaz'ı İstanbul'a götürdü. Eyvaz'da babasının mal varlığını kervancıya verdi.
Eyvaz, İstanbul'da yaşamaya başladı. Zamanla bey oldu, paşa oldu.
Köroğlu'nun yaşadığı olaylar, başından geçen olaylar bunlar.

Zamanla muraz aldılar, yaşadılar. Ak gün, kara gün, kötü gün. Her günleri geldi, geçti. Sonunda Eyvaz İstanbul'da muraz aldı, yaşadı, şen oldu.
Cümlenizden "Allah razı olsun!" Siz de muraz alın, şen olun, yaşayın arkadaşlar!

Derleme tarihi: 4 Mart 1996 | DEVAMI YARIN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Doğan KAYA Arşivi

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

16 Temmuz 2025 Çarşamba 09:11

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

15 Temmuz 2025 Salı 09:17

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

14 Temmuz 2025 Pazartesi 09:50

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

13 Temmuz 2025 Pazar 09:19

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

11 Temmuz 2025 Cuma 10:09

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

09 Temmuz 2025 Çarşamba 10:10

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

08 Temmuz 2025 Salı 11:22

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

07 Temmuz 2025 Pazartesi 10:17

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

06 Temmuz 2025 Pazar 09:36

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

04 Temmuz 2025 Cuma 08:19