
Dr. Doğan KAYA
6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI
Köroğlu Gürcistan'dan ve yoldan aldığı altı kızla geldi Çamlıbel'e. Kırk gün, kırk gece düğün yaptılar. Düğün sona erdi artık kızlara kına yanacak. Bu anda, dellek Deli Emine meyhaneci gö Emine isminde bir karı vardı. Kızların yanına girdi, dedi ki:
-Yavrum, Allah hayırlı, uğurlu eylesin! Allah sizi muaffak eylesin! Allah ayırmasın. Kınanız yanacak ama, kına yanarken "durna teli" olmazsa yakışmaz size kına yakmak.
Köroğlu, Gürcistan'a kız almaya giderken Çamlıbel'de düğünü kurdu, gitti. Yemen Beyi'ne kahveyi ve kınayı şipariş etti. Kına, kahve geldi, durna teli gelmedi. Karı bunu bildiği için söyledi. Amacı Köroğlu'nu zora koşmak.
Kızlar Köroğlu'na bir mektup yazdı: " Baba, sen babamızsın, senin dediğin olur. Emrinden de dışarı çıkmayız. Yalnız durna teli kına yanarken çok iyi güzellik verirmiş insana. Bu olmayınca biz kına yaktırmıyoruz." dediler.
Güzel Eyvaz'ın hanımı Gürcistan Padişahı'nın en küçük kızı. Adı da Güllüsemen;
-Babam benim sözümü kırmaz ki, durna telini getittirir, diyor.
Bu durna teline gitmek kolay ama, almak zordu. Bunu biliyordu Köroğlu.
Yemen'de pazar kurulur, dükkânlar açılır, her satılık malın üzerinde levhası yazılır, fiyat sorulmaz. Ne kadar alacaksan elinle tartıp alırsın, parasını oraya koyarsın. Devir öyle, o zaman kuralları bilmeyen bir kişi, orda birine: "Kaç lira, bu?" diye sorduğu zaman hemen kafasını keserlerdi.
Köroğlu mektubu okudu. Olmazsa olmaz. Kendinin şanına yakışmaz.
Aldı bakalım orda, adamlarına ne söyledi, bu durna telinin gelmesi için:
Koç Demirçi'm bize n'oldu?
Düğün çalınıp son buldu.
Kızlardan bir mektup geldi
Kim gider durna teline oy!...
Meydanda gılıç asan
Amansız düşmanı kesen
Sana deyom Deli Hasan
Kim gider durna teline oy!...
Aslanlarım iki beylim
Geçti zamanım geçti haylım
Dönüşsün oğlan Deli Hoylu'm
Kim gediyor durna teline oy!...
Aslanlarım çam dibinde
Yiğitlerim sığmaz oldu kabında
Sana deyom Canıcöbünde
Kim gediyor durna teline oy!...
Ordunun eçinde Gemalmaz
Kılıcı boşuna salmaz
Sana deyom Kabırasığmaz
Kim gediyor durna teline oy!...
Ölen ölür yeter galan
İşimden olmuyor yalan
Sana deyom Köse Kenan
Kim gediyor durna teline oy!...
Koç Köroğlu'm der n'olamam
Ben Eyvaz'sız olamam
Ben Eyvaz'ı salamam
Kim geder durna teline oy!...
"Ben Eyvaz'ı salamam, kim geder durna teline?"
Adam Eyvaz'ı göndermiyor, çünkü tehlike.
Demirçioğlu dedi ki:
-Baba, biz gidiyoruz. Köse Kenan, Deli Hoylu, ben, Hüseyen Efendi, Kabırasığmaz, Canıcöbünde, Gemalmaz, Dağıstanlı Hasan, dedi.
Adamlar on beş atlı oldular.
-Baba, Eyvaz!
-Ben Eyvaz'ı göndermem, baştan konuşmuştum yahu!
Adamlar Çamlıbel'den tuz - ekmek helâllaştılar. "Allahaısmarladık!" dediler.
Kızlar kınayı yaktırmadılar. "Durna teli olmadan yaktırmayız" dediler. Yahu kına, sürme öylece tabakta bekliyor.
-Demirçi!
-Buyur baba!
-Kuralları biliyorsun ha, oğlum!
-Tamam baba!
Bunlar gece gündüz yol aldılar, usanmadılar, yorulmadılar, bıkmadılar. Uzatmayalım, sabah namazında Yemen'e girdiler. Şimdi efendim! Demirçioğlu iyi bilir Yemen'i. Sürdü atı, durna teli olan dükkânı vardı.
-Durna telinin fiyatı elli altın, dedi.
Elli altını koydu, durna telini aldı. Hoylu dedi ki:
-E bre Demirçi! Sen biliyorsun amma ben bilmiyorum. Şu şehri alt üst edelim; bir gezelim, dolaşalım, dedi. Bir daha geldiğim zaman acemilik çekmem. Belki sen gelmezsin bizim yanımızda, dedi.
Adamlar şura güzelmiş, şura eğlenceliymiş...Fakat adamları görenler kaçıyor. Adamlar şehrin orta yerinde bir meydanlığa geldiler ki, bir bahçe kenarında bir çayhane gibi bir yer. Bazı beyler, paşalar, padişahlar burda çay içerler, kahve içerler. Hoylu dedi ki:
-Baba şurda bir çay içelim!
Ulan Hoylu, bu Yemen'de fazla oturmaya gelmez. Yemen'in adamı aksi olur.
-Yahu ne var? Gören bizden kaçıyor. dedi.
Oturdular, adama dediler ki;
-Gardaş bize kahve yap bakalım!
Adam bunlara kahve yaptı, içtiler. Adamlar orda otururken birisi geldi dışardan, bir baktı ki, Köroğlu'nun on beş atlısı bahçede oturuyor. Zamanında Köroğlu'nun darbesi var Yemen'de.
O adamcağızın babası bir boy beyiydi. Bir seferinde bu boy beyini öldürttü Köroğlu. Adam yetişmiş öksüz olarak, gürbüz bir delikanlı olmuş.. Kırk elli tane atlı bulmuş.
-Bu Köroğlu nerde?
Döndü vardı, askerlere haber verdi;
-Köroğlu'nun askerleri burda, esir alın!
Adamlar kılıç kuşandılar, geldiler surun dibine.
-Demirçioğlu! diye çağırdılar.
-Buyur!
-Bin atına, çık meydana! dediler.
Gardaş çıktılar, on beş atlı. Elli atlı da karşı tarafta, giriştiler savaşa. Ana baba günü doğdu. Savaş başladı. Demirçioğlu bir taraftan giriyor, öbür taraftan çıkıyor.
-Ulan vurun dağıtın, diyor. Bana da kalsın!
Gardaş, adamın biri bir ok atana kadar, Hoylu'nun göğsünden girip guluncundan çıktı. Hoylu olduğu gibi düştü, öldü, can çekiyor ama ölür.
Artık Demirçioğlu sinirlendi. Köse Kenan'a dedi ki:
-Köse Kenan yiğitliğin yeri geldi, oğlum.
Köse Kenan kılıcı kınına soktu, gürzü çekti gardaşım. Ha babam! Bir saatin içinde temizlediler amma Hoylu inliyor. Aldılar Hoylu'yu atın üzerine sardılar. Çamlıbel'e " elini beri ver" dediler.
Yolu yarılamadan Hoylu öldü. Hoylu'yu oraya, öldüğü yere defnettiler. Hoylu'nun atı boş, adamların bıyıkları sarkmış, ağıt falan. Hoylu "sır" orda, gitti.
İkindi vakti Çamlıbel ovasına indiler. Şirin Döne şöyle bir baktı ki, atlılar geliyor, çok bozuk düzen. Hoylu'nun atının üstü boş.
Hoylu, Şirin Döne'nin kardeşi.
Aldı bakalım orda Şirin Döne ne söyledi Demirçioğlu'na.
Köroğlu odasında uyuyor. Fakat Köroğlu bir rüya gördü ki, Hoylu vuruldu uykusunun arasında;
-Atlara binin! diye bağırdı.
N'oldu Demirçi'm n'oldu?
Hoylu'mun atı boş geldi
Doğru söyle goç Demirçi'm
Hoylu'mda n'oldu gelmedi oy!...
Aldı Demirçioğlu:
Yemen eline daldık
Eylenip bahçada galdık
Yoktan bir düşmen bulduk
Hoylu'mda öldü gelmedi oy!...
Aldı Köroğlu:
Sözün söyleyen mertlerim
Ulan uğrattın yavrum dertten derde
Emir verdim alıcı kurtlara
Hoylu'mda n'oldu gelmedi oy!...
Aldı Demirçioğlu:
Yemen'e girdik gördüler
Bahçada bizi sardılar
Hoylu'mu okunan vurdular
Hoylu'mda öldü gelmedi oy!...
Aldı Köroğlu:
Goç Köroğlu işin bitti
Eyvaz'ım sözümü tuttu
N'ettiyse gızlar etti
Nerde galdı benim Hoylu'm oy!...
Kırk gün Hoylu'nun yasını tuttular. Bir gün sabah kırk birinci günü Demirçioğlu baktı ki, oraya bir kervan gelmiş:
-Ulan baba yas bitti, bitti! Bu gün kırk birinci gün. Bize sormadan, danışmadan bir kervan gelmiş ovaya, ne bu? DEVAMI YARIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.