
Memet Şahin
Sivas Milli Eğitim Müdürlüğüne Sorular!!!!!!
Hemen hemen her sabah kalktığımda yaptığım ilk şeylerden birisi, İlimizin yerel gazetelerinin internet siteleri arasında “gelişigüzel” bir şekilde gezinirken haberleri incelemeye çalışmak, günümüzün o çok kullanılan entel deyimiyle siteler arasında “sörf” yapmak olur.
Geçen hafta içinde, yine siteler arasında gelişigüzel bir şekilde gezinirken, Sivas ekspres gazetesindeki “Sivas’ta Okulu Harabeye Çevirdiler” başlıklı 1 Temmuz 2025 tarihli ve Demet Karakuş imzalı bir haber dikkatimi celb etti. Haber şöyleydi:
“Sivas’ta Çayboyu Mahallesinde bulunan ilk ve ortaokula giren kimliği belirsiz kişi veya kişiler okula zarar verdi.
Çayboyu Mahallesinde bulunan ve çocukların eğitim yuvası olarak yıllardır hizmet veren ilk ve ortaokulundaki manzara görenleri hayrete düşürdü. Okulun pencere camları kimliği belirsiz kişi veya kişilerce kırıldı. Ayrıca okulun içindeki bazı malzemelere ve bilgisayarlara da zarar verildiği görüldü. Mahalle sakinleri okula gelince karşılaştıkları manzara karşısında tepki gösterdi. Okula zarar veren şüphelilerin yakalanması ve kanun önünde hesap vermesi gerektiği belirtildi.” (Demet Karakuş, “Sivas’ta Okulu Harabeye Çevirdiler”,https://www.sivasekspres.com/haber/sivasta-okulu-harabeye-cevirdiler-6116.html)
Sivas merkez Çayboyu İlkokulu/Ortaokulu 2023/2024 öğretim yılı sonunda, “öğrenci azlığı/yetersizliği” gerekçe gösterilerek düzenlenen müfettiş raporları doğrultusunda Sivas Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından “kapısına kilit vurulup” kapatılmıştı.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Çok mecbur kalmadıkça çok az öğrencili köy okullarının bile kapatılmayacağı, hatta kapatılmış okulların bile yeniden açılmaya çalışılacağı” doğrultusunda pek çok açıklaması olmasına rağmen, 21.yüzyılın ilk çeyreğinde İlimizde kent merkezindeki bir okulun “öğrenci yetersizliği” gerekçesiyle müfettiş raporları doğrultusunda kapatılması tam bir “vebal” değil midir ?!!!!!
Geçen günlerde yine yerel gazetelerin birinde, “köylülerin kendi aralarında 1.5 milyon TL para toplayarak otuz yıldır kapalı olup çökmeye yüz tutmuş okul binalarını onardıkları” haberini okumuştum.
Tam da burada “aklımda dönüp dolaşan deli soruları !!!!” muhataplarına birbiri ardına yöneltmek istiyorum !!!!!
- Ülkemizde bırakın şehir merkezlerinde, köylerde bile okul kapatan il kalmış mıdır?
- “Kapısına kilit vur/Kapat kurtul” kolaycılığı yerine, tıkış tıkış ve 50-60 kişilik sınıflarda eğitim görülen merkezdeki okullardan öğrenci transferi (hatta yakın köylerden taşımalı öğrenci) gerçekleştirilerek okulun açık kalması sağlanamaz mıydı?
- Çayboyu mahallesi sakinleriyle toplantılar gerçekleştirilerek ve veliler ikna edilerek, koskoca mahalleden bir okulu açık tutmaya yetecek kadar öğrenci bulunamaz mıydı?
- Yazıda, “mahalleli bu durumu tepkiyle karşıladı” denilmektedir. Atıl durumda ve “yıkılmaya terkedilmiş” okul binasının zarar görmesini tepkiyle karşılayan mahalle sakinleri, kendi çocuklarının eğitim-öğretim göreceği yanı başlarındaki okulları kapatılırken neden sessiz kalmışlardır?
- Görevleri, görev yaptıkları yerlerdeki eğitim seviyesini daha iyi durum getirmek ve eğitim şartlarını, altyapısını ilerletmek olan dönemin Milli Eğitim Müdürlüğü ilgilileri neden bu durumu onaylayarak okulun kapısına kilit vurmuşlardır?
- Bu eğitim öğretim yılında göreve başlayan Milli eğitim müdürü bu durumdan haberdar mıdır? Bu konuda ne düşünmektedir? Madem okul kapalı, neden içindeki tüm malzemeyi ihtiyaç sahibi köy okullarına dağıttırmayarak çürümeye ve yok olmaya terk ediyorsunuz? Bir yönetici, kendine bağlı tüm birimlerden haberdar olmak zorunda değil midir?
- Milli Eğitim yöneticilerinin rutini korumak (bırakın korumayı burada olduğu gibi geriye götürmek) yerine, ilerlemeci ve cesur, yenilikçi icraatları ne zaman hayata geçirecekleri konusu ise hala bir “muamma” olmaya devam ediyor.!!!!!!! 21. Yüzyılda kent merkezindeki bir okulun, içindeki tüm malzemelerle birlikte çürümeye terk edilmesinin vebali kime aittir? Biz bu kadar zengin bir ülke miyiz? Bu okul binası ve içindekiler, “tüyü bitmemiş yetimin bile üzerinde hakkı olan” Beytülmal (*) değil midir?
(*) “Kelime anlamı “mal evi” olan beytülmâl bir terim olarak devlete ait malların muhafaza edildiği fizikî mekânı ifade ettiği gibi devlete ait taşınır taşınmaz malların bütününü ve bunların idaresiyle ilgili hukukî kurumu da ifade etmektedir. Bu geniş anlamıyla beytülmâl, devlete ait her türlü mal varlığının ve gelirlerin toplandığı, harcamaların yapıldığı, haklara ve borçlara ehil bağımsız bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır” (Mehmet Erkal, “Beytülmal”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.6, s.90-94).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.