Memet Şahin
Her Devrin Menkubu !!!!!!
Menkub: 1. Felakete uğramış, talihsiz, düşkün 2. Gözden düşmüş, bulunduğu mevkii kaybetmiş (Şemseddin Sami, Kamus-ı Türki, c.III, Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul, 1985, s.855)
“Her devrin menkubu (her devrin kaybedeni)!!!!!!”
Böyle yazıyordu Türkiye’de “Türkçülük-Turancılık” düşüncesinde bir efsane olan Nihal Atsız’ın kartvizitinde…… Kartvizitinde yer alan bu söz, tüm hayatının özeti gibidir:
1925 yılında, Arap kökenli bir teğmene selam vermediği için Askeri Tıbbiye’den atılır.
Askerliğini, 1926 ve 1927 yılları arasında İstanbul Taşkışla’da er olarak yapar.
Fuat Köprülü’nün asistanıyken, Reşit Galip’in zorlamasıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden 1933 yılında kovulur.
1933-1934 Yılları arasında 9 sayı olarak çıkarabildiği aylık Türkçü Orhun dergisinde, Türk Tarih Kurumunca çıkarılan ve liselerde ders kitabı olarak okutulan dört ciltlik tarih kitaplarında bulunduğunu iddia ettiği tarihsel yanlışlıkları ağır bir şekilde eleştirince, Edirne Lisesinde Edebiyat öğretmeniyken 1933’te bakanlık emrine alınır. Orhun dergisi de Bakanlar Kurulu kararı ile kapatılır.
Kasımpaşa’daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda Türkçe öğretmeni iken, 1938 tarihinde bu görevine son verilir.
1944’te Hasan Ali Yücel’in baskılarıyla Atsız’ın Boğaziçi Lisesi’ndeki görevine son verilir.
1944 Irkçılık-Turancılık davasında, 6 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırılır. Askeri Yargıtay’ın kararı bozmasının ardından 1947 yılında beraat eder.
1947’den 1949’a kadar kendisine görev verilmeyen Atsız, geçinmek için şahsi kitaplarını bile satmak zorunda kalır.
Üniversite’den sınıf arkadaşı Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanı olmasının ardından, 1949 yılında Süleymaniye kütüphanesi’ne uzman olarak tayin edilir.
Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinin ardından, 1950’de Haydarpaşa Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak atanır.
1952 Yılında Ankara’da verdiği bir konferans gerekçe gösterilerek yeniden Süleymaniye Kütüphanesindeki görevine gönderilir. Bu tarihten emekli olduğu 1969 tarihine kadar Süleymaniye Kütüphanesinde çalışır. Bu yıllardaki gözlemlerini, Türk Edebiyatının en iyi romanlardan birisi olan ve kıymetinin yeterince bilinmediğini düşündüğüm “otobiyografik” romanı “Ruh Adam’da” çarpıcı bir şekilde anlatır.
12 Mart 1971 muhtırasından sonra, Ötüken Dergisi’nde yazdığı yazılardan dolayı hapse atılır. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Atsız’ın cezasını affeder, 1974 yılında cezaevinden taliye edilir. 1975’te kalp krizinden vefat eder.
1944 Irkçılık-Turancılık davasında “Turancıların Muhakemeleri Hakkında Örfi İdare (Sıkıyönetim) Komutanlığının İlk Duruşmalarına ait Raporu’nda” Savcı Yüzbaşı Kazım Alöç, Atsız’ı Türk olmamakla suçlamaktadır:
“Menfi ruhlu olan bu maznun(Nihal Atsız), 1905 senesinde İstanbul’da doğmuş, Babası Mehmed Nail, Gümüşhane’nin Midi köyünden İstanbul’a hicret eden Çarkçı kolağası Hüseyin Efendi’nin oğludur. Hüseyin Efendi de, Midi köyünde yapılan tetkikat neticesinde “Nihal’ın üçüncü babası” Çiftçioğlu lakabıyla tanınan, dönme Mervi Ahmed’in oğludur. Esasen kendi tarafına göre, Türk diye “üç batın Türk olduğunu ispat edenlerdir” demesinin sebep ve hikmeti üçüncü batını olan Çiftçioğlu Ahmed’den biraz yukarı çıkınca ırkının karışacağındandı.” (1)
Atsız, savcı Alöç’un kendisi hakkında ileri sürdüğü “dönmelik” iddiasına, mahkemede yaptığı savunmada şu parlak cevabı vermektedir:
“Belki bu iftira benim ırkçılığımı çürütmek için ortaya atılmıştır. Fakat çürütülemez. Farzı muhal benim ve baba tarafından bütün ecdadım gayri Türk olsa bile yine bununla ırkçılık ülküsü çürütülemez.(…) Fakat ben halis Türk değilsem, ırkçılık davası gütmem; hem samimi olduğumu hem bu davanın haklı ve kuvvetli olduğunu gösterir.” !!!!!!(2)
Günlük hayatında son derece nazik, beyefendi, şakacı, esprili, misafirperver olan Nihal Atsız, yazılarında ise bazen hakarete varan derecede sert bir üsluba sahip zeki bir polemikçiydi. İbnül Emin Mahmud Kemal İnal’ın çok yerinde ve doğru bir şekilde ifade ettiği gibi “atlıyı atından indirecek” kalem sahibiydi. Hayatı boyunca, savunduğu fikirler ve değerleri doğrultusuna her türlü “çile çekmeyi” göze almış bir insandı.
Tarih 11 Aralık 1975 Atsız'ın cenaze namazı; Atsız’ın cenazesinde imam helallik istemek için “merhumu nasıl bilirdiniz?" diye sorunca şair ve dava adamı Fethi Gemuhluoğlu tutulan saflardan şöylece seslenir: “İmam efendi, Bu musalla taşı onun kadar er bir kişiyi çok az görmüştür !"
DİPNOTLAR:
1) Soner Yalçın, Efendi 2 Beyaz Türklerin Büyük Sırrı , İstanbul, Doğan Kitapçılık A.Ş., 2006, s. 2004
2) Uğur Mumcu, 40’ların Cadı Kazanı, İstanbul, Tekin Yayınevi, 1993, s. 82
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.