Yeni Neslin Yetiştirilişi Üzerine!..

Günümüzde ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırabilecek, tarihsel sorumluğunu kavramış, bilgili, bilinçli, kültürlü, ahlaklı, terbiyeli, görgülü, vatanperver, yarınlar için büyük umut vadeden, dünya ve ülke sorunlarına duyarlı; okuyan, araştıran, soran, sorgulayan; duygularını, düşüncelerini yalın, sade, güzel bir Türkçe ile dile getirebilen bir nesil yetişiyor mu?

Gelecekte önemli görevler üstlenecek, sorumluluk alacak, daha güzel, daha çağdaş, gelişmiş bir ülkede yaşamak için canla başla çalışan; hiçbir gerçeğe dayanmayan içi boş süslü, gurur okşayıcı sözlere kanmayan, daha çok değer üretip millî geliri artırıp daha adaletli bölüşecek, bölüştürecek, kendi sorunlarının, ülke sorunlarının farkında olan ve ülke sorunlarının çözülmeden kendi sorunlarının çözülemeyeceğinin farkında olan ve çözüm yolları arayan bir nesil yetişiyor mu?

Yoksa… tembel, sorumsuz, saygısız, terbiye, nezaket diye bir şey kalmamış, hayatı sorgulamayan, “hayat hoş eğlen coş” düşüncesiyle aylaklık yapan, boş boş dolanan, vaktini boşa harcayan, kulaktan dolma sözlere, dedikodulara inanan, önyargılara saplanıp kalan, üretmeyen, yeni düşünceler ileri süremeyen, başkalarının düşünceleriyle oraya buraya savrulan, ülkenin dertlerini dert edinmeyen, gerçeklerden kaçan, haksızlığın karşısında sessiz kalan, karşıt görüşleri sürekli suçlayan, hoşgörüsüz… bir nesil mi yetişiyor?

Neden böyle bir konuyu yazma gereği duyduğumu sizlere açıklamak isterim…

Halkımızın her alandaki uyanışını engellemeye çalışan içteki ve dıştaki egemen güçler dilimizin, dinimizin, kültürümüzün, töremizin, örf-adet gelenek ve göreneklerimizin bozulmasına hatta yok olmasına; eğitim- öğretim sistemimizin yozlaşmasına var güçleriyle çalışmaktadırlar.

Çünkü gelenek ve görenekler toplumların yaşantılarını önemli düzeyde etkiler. İnsanlar arasında bulunan tartışmaları azaltır, toplumsal ilişkileri kolaylaştırır ve insanlar arasında bulunan etkileşimleri arttırır. Eğitim – öğretim elde edilecek ilim, bir topluma güç ve izzet kazandırır, söz sahibi kılar. İnsan ne kadar bilgi sahibi olursa, yaşadığı evrenin hakikatini çözmeye çalışırsa, o kadar olgunluğu artar. İlme sırtını dönen bir insanın ne kendine ne ülkesine bir faydası olmaz. Tam aksine dilini de dinini de kültürünü de tam olarak bilmediği için kendisine de çevresine de ülkesine de zarar verir.

Atatürk 1936 yılında kültürü şöyle tanımlamış: "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür. Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir." Bu sayılanlara ister okuyarak ister gezerek ister düşünerek ulaşabilecek olan bir insan, idrak kabiliyetini, kavrayışını geliştirdikçe kültürlü bir insan olacaktır ve bu durum hareketlerine de yansıyacaktır.

Birçok ülke toplum olarak eğitim değerlerinde artış sağlayıp hedeflerine ulaşmada temel ilkeleri oluşturuyor, niteliği ve niceliği artırıcı tedbirler alıyor, eğitim problemlerini ortadan kaldırma girişimlerinde bulunuyor ve kendilerine en uygun eğitim ortamını oluşturmaya çalışıyor ve bunun sonucunda hızlı bir değişim ve gelişim süreci yaşıyorken ülkemizde birkaç yılda bir eğitim sisteminde yapılan değişiklikler birkaç neslin körelmesine, iyi bir eğitim-öğretim alınamamasına neden oluyor. Bunun neticesinde de sorumluluk almak istemeyen, iletişim sorunu yaşayan, okul kültürünü kaybetmiş, özdenetim, empati, güven ve sosyalleşmede sorunlar yaşayan, uyum sorunları olan; bilgi, beceri, ideal ve iyi alışkanlıklar kazandırılamamış kişilikleri gelişmemiş, kendi problemlerini dahi çözemeyen bir nesil yetişmekte!..

Oysa dünyada gücü belirleyen yegâne unsur da bilgidir. Bu noktada bilgiye ulaşma ve bilgiyi kullanma da çağımızın en önemli silâhı hâline gelmiştir. Hayatın, başarının, sağlığın, hatta mutluluğun bir disiplin işi olduğu da asla unutulmamalıdır. Düzenli ve disiplinli olmak da bilgiye ve başarıya giden yolun başlangıcıdır.

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli niteliği, bilmek, fark etmek, bilgiyi aktarmak, eğitmek ve eğitilmektir. Sadece güdü ve dürtüleriyle değil aklıyla ve elde ettiği bilgilerle hayatını tanzim etmesi, insan için paha biçilmez bir özelliktir. Konuşmaları ve davranışlarıyla kişiliklerini kabul ettiren; asabi, dengesiz, gereksiz ve kaba davranışlardan uzak kalan; akıllı, onurlu, saygıdeğer, ciddi ve anlayışlı davranışlarıyla toplumda kendilerine yer edinebilen bilgili ve kültürlü bireyler kâmil insan olma yolunda gösterdikleri çabalar sonunda üstün kişilikli, saygıdeğer bir varlık haline gelirler.

Bu nedenle yüce Türk milletinin ve ülkemizin değerlerine sahip çıkan, toplumsal ve akademik hayatın her alanında başarılarıyla gurur duyabileceğimiz millî, manevî ve kültürel değerlere bağlı, toplumsal hayat içerisinde kendini ifade etmekte zorlanmayan, sosyal medyanın dayattıkları karşında sorgulayabilen, düşünebilen; demokrasiyi, dilini, dinini, kültürünü ve değerlerini kendi düşüncesine ve davranışlarına yerleştirmiş, kendinden bir parça haline getirmiş, okuma kültürü gelişmiş, kelime hazinesi geniş bir gençlik yetiştirebilmek için öncelikle ana dil becerileri gelişmiş neslin yetiştirilmesi gerekmektedir.

Çünkü dil ile düşünce, dil ile eylem, dil ile ülke yönetimi (“Konfüçyüs’a: “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?” diye sormuşlar.) arasında çok önemli bir bağ bulunmaktadır.

Temel görüşü erdemli insan ve uyum içinde yaşayan toplum olan ünlü filozof, eğitimci ve yazar Konfüçyüs bu gerçeği şu şekilde özetliyor:

“İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil eksikliği olursa, dil bozulursa kelimeler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gerekenler doğru yapılamaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre, kültür ve düzen bozulur. Töre, kültür ve düzen bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan saparsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Bu gerçeği iyi gören Atatürk “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” sözüyle Türk milletinin istikbâlini her zaman düşünmesi ve gelişerek ilerlemesi gerektiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla bir ülkenin büyük atılımlar yapabilmesi için vizyon sahibi, planlı ve çok çalışan, vatansever kadrolara sahip olması gerekir.

İnanıyorum ki kendi özüne, diline, hurafelerden arındırılmış gerçek dinine, vatanına sahip çıkan yarınların tek güvencesi yeni nesil geleceğe daha güvenle bakabilmek için mutlaka ülkeyi en ileri, en üst düzeylere getirme çabası içinde olacak, yüreğindeki güçlü azim ve imanla çok çalışarak ve hiçbir yabancı milletin, devletinin buyruğu altında kalmadan aziz vatana, yüce Türk milletine yan gözle bile bakılmasına müsaade etmeyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin ÇAĞAN Arşivi

ENGELLER BİRLİKTE AŞILMALIDIR

01 Aralık 2025 Pazartesi 10:21

Günümüzde Öğretmenlik Mesleği -1

04 Kasım 2025 Salı 15:05

İçimden Geldiği Gibi

27 Ağustos 2025 Çarşamba 09:56

Pazar Esnafı ve Düşündürdükleri (2)

09 Ağustos 2025 Cumartesi 11:40

Pazar Esnafı ve Düşündürdükleri (1)

28 Temmuz 2025 Pazartesi 15:21

İş Yeri Olarak Kurumsal Olabilmek

21 Temmuz 2025 Pazartesi 14:03

İyilik ve Kötülük Üzerine! . .

11 Temmuz 2025 Cuma 09:44

Aşırı koruyucu ebeveynlik doğru mu?

03 Temmuz 2025 Perşembe 10:18

Kişilik, Şahsiyet Sahibi Olmak

19 Haziran 2025 Perşembe 10:20