Sivas, sadece bir şehir değil; taşına işlenen tarih, suyuna sinen şifa, insanına yansıyan zarafettir. Anadolu’nun tam ortasında dimdik duran bu kadim şehir, geçmişle bugünü birleştiren köklü bir medeniyetin taşıyıcısıdır.
Selçuklu'nun zarif izlerini taşıyan Divriği Ulu Camii, Gök Medrese, Şifaiye ve Çifte Minareli Medrese; sadece taş değil, aynı zamanda birer ruh, birer hafıza olarak yükselir göğe. Ama Sivas’ın hikâyesi sadece merkezinde değil, her ilçesinde ayrı bir güzellikle yazılır.
Doğunun Karadeniz’e açılan kapısı Suşehri, yemyeşil doğası, verimli toprakları ve mis gibi havasıyla gönlü ferahlatan bir yerdir. Hemen yanı başındaki Akıncılar, adını Osmanlı’nın cesur süvarilerinden almış; sadeliği, tarihi köprüleri ve dost canlısı insanlarıyla gözlerden uzak bir huzur köşesidir.
Ve elbette Kangal…
Dünyaya adını duyurmuş Kangal köpekleriyle gururumuz, Balıklı Kaplıcası ile ise şifa dağıtan bir mucizedir. Cilt hastalıklarına iyi gelen termal sularında, doktor balıkların narin dokunuşlarıyla insanlar hem bedenine hem ruhuna şifa arar. Burada doğa konuşur, su iyileştirir, toprak kucaklar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.