Yunus BUDAKTAŞ

Yunus BUDAKTAŞ

24 Temmuz Basın Bayramı ve Sansür

24 Temmuz 1908… Osmanlı’nın “istibdat” diye anılan baskıcı dönemine karşı bir avuç cesur gazetecinin, sansür memurlarını matbaaya sokmama kararı aldığı ve gazetelerini ilk kez özgürce yayımladığı gündür. II. Meşrutiyet’in ilanıyla beraber doğan bu umut, 24 Temmuz’u “Basın Bayramı” olarak tarihimize kazıdı. Ama bugünden baktığımızda gerçekten bir bayram havası mı esiyor, yoksa yalnızca bir anı mı kaldı elimizde?

Aradan tam 117 yıl geçti. Şimdi dönüp kendimize sormalıyız: Basın gerçekten özgür mü? 1908’de sansür memurlarını kapının dışına koyan irade, bugün dijital çağın algoritmaları, RTÜK kararları, mahkeme yasakları ve medya tekelleriyle çok daha ince ama etkili bir sansür duvarının içine hapsolmuş durumda.

Son yıllarda yaşananlar, istibdat dönemini bile gölgede bırakacak nitelikte. Ekranlar karartılıyor, iktidarı eleştiren haberler “milli güvenlik” kılıfıyla susturuluyor, toplumu bilgilendirmek isteyen gazeteciler ise mahkemelerde süründürülüyor. Eleştirel haber yapanlar, muhalif sesler artık yalnızca mesleklerini değil, özgürlüklerini de kaybetme riskiyle karşı karşıya.

Dijital medyanın gelişmesiyle birlikte artan çok seslilik umut verse de, bu alan da baskıdan muaf değil. Paylaşımlar, haber linkleri ya da canlı yayınlar ya sansürleniyor ya da daha vahimi, hedef gösterilerek linç kampanyalarına kurban ediliyor. Muhalif gazeteciler en ağır ithamlarla toplum önüne atılıyor, yandaş kalemler ise ödüllendirilerek yükseltiliyor.

Ancak mesele yalnızca iktidarların baskısıyla sınırlı değil. Medya dünyasında bir de görünmeyen, ama daha da yıpratıcı bir sansür biçimi var: Patron sansürü. Kimi medya patronları, şahsi menfaatleri ya da yakın ilişkileri uğruna çalışan gazetecilere baskı uyguluyor, kamuoyunu ilgilendiren haberler “patronun yakını zarar görür” gerekçesiyle ya sansürleniyor ya da tamamen rafa kaldırılıyor.

Oysa gazeteci halkın gözü, kulağı, vicdanıdır. Ama bu vicdanı susturan yalnızca siyaset değil, medya içerisindeki çıkar ilişkileridir de aynı zamanda. Kendi çalışanına sansür uygulayan medya patronlarını eleştirmeden, sadece hükümeti hedef almak da eksik bir yaklaşım olur.

Basın özgürlüğü bir toplumun oksijenidir. Bu özgürlük yoksa, demokrasiden söz edilemez. O halde 24 Temmuz’u gerçek anlamda bir bayrama dönüştürmek için öncelikle basını nefessiz bırakan tüm bu sansür mekanizmalarından arındırmak zorundayız. Aksi halde, bu gün hepimiz için sadece bir anma günü olmaya devam edecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus BUDAKTAŞ Arşivi

Terörle Mücadelede Yanılsamalar

07 Ekim 2025 Salı 13:52

Sivas Esnafı Ahiliğin Neresinde!

25 Eylül 2025 Perşembe 10:15

Sivas Kimin Çiftliği?

22 Ağustos 2025 Cuma 09:38

Sivaslı Çiftçinin Yüzü Gülmüyor

13 Ağustos 2025 Çarşamba 10:29

"Abi" Meselesine Dair Birkaç Kelam Daha

21 Temmuz 2025 Pazartesi 10:09