Dr. Doğan KAYA

Dr. Doğan KAYA

4. KÖROĞLU'NUN ERMENİSTAN SEFERİ (4)

-Şam'dan, Beyrut'tan, Halep'ten, Adana'dan, Ankara'dan İstanbul'a geçelim, dedi Paşa.
-Olur baba!
Adamlar geceli gündüzlü yol aldılar, Bolu Dağları'na gelince Köroğlu Demirçioğlu'na dedi ki:
-Oğlum, sen adamlarımı al, doğru Çamlıbel'e. Ben İstanbul'a gidiyorum, yakında dönerim.
-Baba, gelirken bu yoldan gelme. Dolan Karadeniz kıyısını. Bolu'dan geçme çünkü orda Dolu Beyi var. Biz burdayız amma, iki gün ileriye ünümüz gidiyor. Senin İstanbul'a geçtiğini Dolu Beyi bilir.
-Tamam oğlum, onun kaygısını çekme sen.
Hüseyen Efendi dedi ki:
-Ben İstanbul'a gitmiyorum. Ben böyle yiğit adamlarla görev yapmayı istiyorum. Köroğlu'nun ordusuna katılacağım.
-Tamam oğlum!
On dört atlıyı yolcu etti Çamlıbel'e. Kendisi, Kral, Demir Paşa sür ettiler İstanbul'a.
Demir Paşa biliyor padışahın makamını, girdiler efendim, sabaha iki saat filân var, şöyle bir köşe başına vardılar. Gün ışıdı, Demir Paşa dedi ki:
-Efendim, işte şu saray Padişah'ın sarayı. Ben gidiyorum, sen burda dur. Padişah'tan izin alayım, seni takdim edeyim İsterse, dedi, sen gel, dedi.
-Olur!
Demir Paşa gitti, amma Köroğlu: "Ulan bu Kral'ı nasıl götüreyim Padışahın yanına. Bunun kafasına bir yular takayım, sırtına da palan geçireyim, bunu merkep gibi götüreyim, çekeyim, gideyim." dedi.
Gezmeye başladı şimdi. Şöyle bir baktı ki, bir köşe başında bir yularcı adam oturmuş, tezgâhta durmadan yular dikiyor. Birşeyden haberi yok. Vardı:
-Selâmünaleyküm!
Adam bakıverdi ki; gardaşım çok acaip bir adam, korkusundan dudağı dokuz yerden uçukladı.
-Mmm!..Hımmm!...etti. "Aleykümselâm " diyemedi.
Korktu adam ordan bir yular aldı.
-Bu kaç kuruş, dedi.
Adam dedi ki:
-Yahu hepsi senin, dedi, malına teklif mi var?
Adamın perişanlığı hoşuna gitti. Daha bir kuruş rüşvet vermiş değil, verse orduyu besleyemez, Köroğlu devamlı alır. Fakat adamın perişanlığı hoşuna gidince beş kuruş verdi. Çünkü o da çocuk besliyor, onu getirdi koydu Kral'ın yanına. "Ulan buna bir de palan. Bunu da gideyim yularcıya sorayım." dedi.
Vardı yularcıya.
-Yularcı, bir de palan!... Palan!...
-Karşıda!
O da efendim ot, çöp büküyor, sokuyor. vardı. Adamın birşeyden haberi yok, Vardı.
Palancı bir bakıverdi ki, gardaşım, adam aldı, kaçtı. Dükkânı bıraktı. Adamın boynundan tutu.
-Nereye kaçıyorsun oğlum?
-Efendim, diyor. Birşey demiyor.
-Ulan bu palan kaç kuruş?
-Yahu mal senin dedi, mal senin kendi malına para mı veriyorsun?
-Allah!...Allah!..Bu İstanbul'un adamları hep böyle mi? Yahu adam görmemiş bunlar, dedi.
On kuruş da palanın yerine koydu. Geri geldi yularcının yanına;
-Ulan oğlum bunun ucuna bir ip!
Herif gitti, arka taraftan bir halat getirdi ki, elli metre uzunluğunda;
-Al efendim, bu da senin.
Getirdi malzemeleri, bu anda Demir Paşa geldi.
-Efendim, Padişah seni makamına istiyor.
Kral'ı attan indirdiler;
-Dört elli ol bakalım!
Boynuna çöktüler, palanı sırtına vurdular, yuları başına geçirip ipi bağladılar.
-Şurdan çek bakalım, dedi Demir Paşa'ya
Kendi de arkada, yerden bir deynek aldı, arka bacaklarına vuruyor, Takur tukur, kepir küpür Padişah'ın odasına vardılar.
-Selâmünaleyküm Padişah'ım! Sabahlar hayırlı olsun. Padişah'ım ben Çamlıbel'den kahraman Koç Köroğlu. Yemen savaşını kazanan benim. Ermeni'nin Kral'ı da bu. "Çakalın armağanı çarpana" derler. Kusura bakma bu da benim sana hediyem.
-Ulan oğlum, bana dünyayı bağışlasan, ikrama geçmezdi. Amma bu çok büyük bir hediye.
Askerlerini çağırdı:
-Şu Kral'ı aşağıya zindana atın bakalım. Ben bu adamları başımdan salayım, ondan sonra Kral'dan hesap soracağım, dedi.
Kral'ı zindana attılar; çay, yiyecek, izzet, ikram, tütün, keyf bütün.
-Evet, dedi. Köroğlu emrini söyle oğlum, ne emredersen onu yapacağım. Dileğin neyse onu söyle. Para, mal, sermaye?
Dedi ki:
-Efendim, sağlığını diliyorum. Ben de senin gibi bir insanım.
-Allah!... Allah!...Oğlum dile, dedi. Dileğini vereceğim yahu. Sağır mısın, anlamıyor musun?
-Efendim, sağlığını dilerim. Ben de senin gibi biriyim.
-Bir defa daha diyorum bak. Birşey istemiyorsan geldiğin gibi geri gidersin. Oğlum ne diliyorsan söyle bana.
-Efendim! Ben de senin gibi bir adamım.
-Nasıl benim gibi bir adam oluyorsun, dedi. Yahu ben padişahım, dedi, Padişah. Sen nesin sen, dedi.
-Çamlıbel'de ben senden fazlayım, dedi. Herkes kendi muhitinde, Çamlıbel'de ben senden fazlayım!
Padişah:
-Tamam, kabul ediyorum. Desene sen dileğini?
-Efendim, sağlığını diliyorum. Sonunda da Çamlıbel'i.
-Oğlum, Çamlıbel zaten senin, elinden alan var mı?
-Efendim, ben Çamlıbel'e yerleştim amma daha el malı, ben sahip olamadım. Tapusunu kaydını istiyorum, dedi.
Adam hemen postayı gönderdi.
-Tapucu, kayıtçı hepsi hemen buraya gelsin, dedi.
Geldiler gardaş. Padişah:
-Köroğlu, dedi. Hududları ben mi söyleyeyim, sen mi, dedi.
-Yahu sen ne bilirsin ki, Çamlıbel'i, dedi. Bu muhit benim, hududumu ben söyleyeceğim, dedi.
-Tamam, bildiğin gibi yazdır, tapuyu, kaydı, dedi.
-Tapu Çamlıbel'e aittir. Tapu sahibi Köroğlu, 48 saat doğusu, 48 saat batısı, 48 saat güneyi, 48 saat kuzeyi. 48 saat git nereye gidebilirsen, hudud bu.
Tapu ve kayıt yazıldı, çizildi, emir Padişah'tan. Dört köşesinin dördüne de Padişah mührünü bastı, bastı imzaladı. Köroğlu, dürdü, büktü, koynuna soktu.
-Var mı daha bir isteğin Köroğlu!
-Efendim sağlığını isterim, canın sağ olsun. Tamam işim, dedi.
-Yoo...k! Şimdi benim vereceğim bahşiş kaldı. Bu adama bir de ferman yazın bakalım. Yiğitlik fermanı.
Köroğlu'na bir de ferman yazdılar ki, Padişah ağzıyla: "Köroğlu'nun bu muhitte aldığı aldık, vurduğu vurduk. Kimse Köroğlu'nu karşı gelemez. Ben dahi karışmam." Padişah, adama bir de yiğitlik fermanı yazdırdı:
-Al dedi. Köroğlu bu da senin. Başka, daha para, pul?
-Efendim, sağlığın, hepsi bu.
-O zaman gidebilirsin. Benim Demir Paşa'yla, Kralla hesaplarım var. Masrafı yapan Demir Paşa, perişanlığı yapan Demir Paşa bundan ne kadar zararı, masrafı varsa Kral'dan hasap soracağım. Allah selâmet versin Köroğlu, dedi.
Adam Kırat'a bindi gardaş, sür! Karadeniz Bölgesi'nden dolandı, fırlandı. Çamlıbel'in ovasına indi. Sabah güneş doğuyor. Şöyle bir baktı ki Eyvaz, sarayın salonuna çıkmış, güneşle Eyvaz'ın güzelliği birbirini okşuyor.
Bakalım ne söyledi Köroğlu:

Hey!...Hey!...İstanbul'da ben bir köşke oturdum
Goca Gral'ı da bahşiş götürdüm
İstanbul'dan ferman ferman getirdim
Binin atlara da yavrum babanız geldi.


Hey!.Hey!.İstanbul'dan Çamlıbel'e yavrum dapu verildi
Aslanlar da gene köşke kuruldu
Altımda goçkur atım yoruldu
Binin atlara da yavrum babanız geldi


Hey!...Hey!...Eyvaz'ımı gördüm de çıktım oradan
Babanız da geldi durdu burada oy!.....
Hanı benim Şirin Döne'm nerede
Binin atlara da yavrum cirit oyuna

Altındaki at gerisin geriye gitmeye başladı. Bakıverdi ki, Güdümen gelmiş, atın kuyruğundan çekiyor.
-Ulan Güdümen nerdesin sen?
-Çamlıbel'i ıssız mı sanıyorsun sen? dedi.
-Nerdeler bunlar?
-Hep yatıyorlar valla, adamlar yorgun, dedi

Hey!...Hey!...Çamlıbel'e gine duman çöküyor
Gelmiş Güdümen de atı çekiyor
Güzel Eyvaz sarayından çıkıyor
Binin atlara Demirçi'm yavrum babanız geldi oy!...


Hey!...Hey!...n'oldu Goç Köroğlu'm yeni de n'oldu
Bindin atına da yavrum bura geldin oy!...
Dapuyu, fermanı da padişahtan aldın
Binin aslanlarım da yavrum babanız geldi, ananız güldü
DEVAMI YARIN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Doğan KAYA Arşivi

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

09 Temmuz 2025 Çarşamba 10:10

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

08 Temmuz 2025 Salı 11:22

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

07 Temmuz 2025 Pazartesi 10:17

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

06 Temmuz 2025 Pazar 09:36

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

04 Temmuz 2025 Cuma 08:19

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

03 Temmuz 2025 Perşembe 10:10

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

02 Temmuz 2025 Çarşamba 09:31

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

01 Temmuz 2025 Salı 10:00

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

30 Haziran 2025 Pazartesi 09:13