
Dr. Doğan KAYA
5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ
Fakat işin garip tarafı, beş dakikaya bir Eyvaz'ı görmeden duramaz. Öte varıyor, beri varıyor, Eyvaz'ın kapağını açıyor, öpüyor, kokluyor, geri kapatıyor.
Uzatmayalım, bunlar üç gece, üç gündüz yol aldılar, gidiyorlar. Kervanbaşı iki yüz- üç yüz metre ilerden gidiyor. Köroğlu, kervanın içinde. Artık adı Deli Ali;
-Bu kim, derlerse: "Bu Köroğlu'nun delisi, Deli Ali" dersin, dedi.
Bir baktı ki, yolun alt tarafında bir karpuz tarlası. Karpuzlar danalar gibi yatıyor. Adam içine bir hayma tutmuş, gece sabaha kadar teneke çalıp, yuhluyor. Gündüz akşama kadar da uyuyor.
-Ulan, acıktım varayım da şuradan iki karpuz yiyeyim. Bir tane de Eyvaz'a getiririm, dedi.
Kervan gidiyordu. Vardı, şu hammış, bu göyümüş, şu yetikmiş deyip de bir sefer "Hooop" dediği zaman çekirdeğiyle, kabuğuyla yutuyor. Tarlanın üç te birini yuttu. Artık bekçiye doğru yaklaşmıştı. Bekçi baktı ki, "Ben düşleniyor muyum, hayalleniyor muyum?" diye bir ses geliyor kulağına. Amma ne olduğunu anlamıyor.
Belindeki lal ipi sıkıştırdı, dedi ki;
-Bir kaç tane de Eyvaz'a koyayım, dedi, Köroğlu.
Aldığını atıyor koynuna hemen hemen bir tarafı bir kamyon karpuz aldı. Tam bekçinin yanına vardı ki, bekçi ayrırıverdi.
Başı don kazanı gibi, ağzı arı damı gibi, dişleri kahni gibi, kulakları yaba gibi. Burnu patlıcan, ayakta don yok, dizde bir kara gömlek, deli. Adam küfür edince, adamın yakasını topladı.
-Ben ev olmadan, sana küfür ettirmem. Şirin Döne'ye, dedi.
Herifin kafasına koynundaki karpuzları çıkarıp atıyor. adam karpuzla gömüldü.
Bu arada Mahmud-u Bezirgân, bir gitti, iki gitti, bir de baktı ki, Deli Ali yok. Döndü geldi, baktı ki, bir adamı dövüyor.
-Ulan deli Ali ne yapıyorsun sen, dedi.
Mahmud-u Bezirgân karpuzcuya çattı.
-Deli diye yanına çağırdın. Efendim bununla dalga geçeyim, dedin. İki karpuz yiyince gönlün olmadı. Bu sefer de kavga ediyorsun değil mi, dedi.
-Emmioğlu, vallaha yatıyordum, haberim yok. Mahvetti beni, karpuz koymadı, dedi.
Bir lira verdi karpuzcuya Mahmud-u Bezirgân. Köroğlu'nun canı gitti bu paraya. Hayatta bir kuruş vermemiştir kimseye Köroğlu. Hep alma taraftarıdır.
-Bezirgan, bunu veriyorsun amma, geri alırım senden, diyor.
Bezirgân, adamın karpuzunu ödedi.
Sağa sola takılmadan yoluna devam et, dedi.
Kervanın yanına vardı. Vakit öğlen oldu, yol çatallandı. Köroğlu baktı ki, hepsinden at gitmiş, adam gitmiş. Bezirgân'ın hangi yoldan gittiği belli değil. Kervanı durdurdu. Eyvaz'ın kapağını açtı. Dedi ki;
-Oğlum, yol çatallandı. Hangi yoldan gitmemiz lazım, dedi.
-Baba, yolun sağ tarafı iyi olur, sağ yola devam et, dedi.
-Oğlum, ne bileyim. Hadi sola gittiyse?
-Sağ iyidir.
-Sol iyidir.
Derken bir tartışma çıktı.
Mahmud-u Bezirgân, bir gitti, iki gitti.
-Gene bu deli birine çattı, dedi.
Geliverdi ki, Eyvaz'la çatışıp duruyorlar. Eyvaz'ın dediği yol doğruymuş.
-Ulan, deli kıyafetindesin amma, seni şimdi öldürürüm. Yola devam et. Şimdi ilerde bir şehre uğrayacağız. Bu şehirde bir bey var. İsmine "Bey Veli" derler. Benim her gelmemde benden beş lira toprakbastı parası alır. Mecbur, dedi. Bu sehirden salmazlar bizi. Bir gece burada konaklayacağız.
Köroğlu;
-Ver! Yüz lira da olsa ver! Nasıl olsa senden bunu alacağım. Sen al benden, diyor.
Şehrin bir kenarına geldiler. Akşam namazı vakti kervanı çözdüler. Aslında Bezirgân, Köroğlu'nun korusunda konakladığında, buradan kaçak geçmiş.
Hemen Bey Veli'nin adamları geldi;
-Ey Mahmud-u Bezigân! Beyin emri, sen geçen sefer buradan kaçak geçtin. Bundan bizim haberimiz oldu. Senin cezan katlandı, on lira vereceksin, dediler.
Mahmud-u Bezirgân, on tane altın lirayı saydı. Adamlar aldı gitti.
Yattı yattı, duramadı Köroğlu. Para tatlı, vardı Eyvaz'ın yanına, kapağını açtı;
-Çık dışarı, dedi.
-N'oldu?
-Ben bu gece bu şehre gideceğim ya, bir kızını, ya da bin malını öldüreceğim. Hiç bir şey olmazsa, samanlıklarını yakacağım. Bu on lira yol harcını çıkartacağım buradan. Ben uyuyam, dedi.
Bezirgân;
-Etme, dutma dediyse de...
-Yok, çıkar elbiseyi. Ben her zaman deli olamam, dedi.
Kendi elbisesini giydi, kıratına bindi. Eyvaz da al atına bindi. Şehrin içine daldılar. Millet çekilmiş, uykuda. Şurda gezeyim, burda gezeyim derken... Amanın bir de baktı ki Köroğlu, şehrin orta yerinde bir bahçe var. Güzel, çayırlık, çimenlik, oluklar akıyor, çeşmeler tamam.
-Tamam Eyvaz, bura bize yeter, dedi.
Vardılar attan indiler, atları bağladılar. Ellerin yüzlerini yıkadılar, bir su içtiler.
-Artık ne yapmamız lâzım, dedi.
Eyvaz bakıverdi ki, üç kız geliyor.
-Baba görüyor musun şunları?
-Tamam.
Kızlardan ikisi Bey Veli'nin kızlarıydı, biri de komşuluktandı. Gece saat on ikiden sonra gelirler, o bahçeyi gezer dolaşırlar, bir testi de su doldurup giderlerdi.
Kızlar geldiler, bunlara;
-İs misiniz, cis misiniz, diye baktılar.
Ellerini yüzlerini yıkadılar, birer testi su doldurdular, dönüp gidiyorlardı. Eyvaz dedi ki;
-Eee.. Bre baba! Her yerde söyleyip de burada dilin mi tutuldu? Bir beyit söyle de, şu kızlar bana bakarsa iş biter, dedi.
Aldı bakalım Köroğlu...Ne söyledi kızlara, burada arkadaşlar ne dinledi;
Çamlıbel'in bayırına
Halat kuyardım çayırına
Kızlar ananız babanız hayırına
N'olur su verin de içelim
Terkimize binin de kaçalım
Bey Veli'nin büyük kızı dedi ki;
-Bunlar neyin nesiymiş de, bize bu türküyü söylüyor, deyip de bakınca, Eyvaz'ın güzelliği kızın gözüne ok gibi çakıldı.
-Aman bacım, benim dizlerimde derman kalmadı, deyip, "Küüüt!" diye yıkıldı oraya. Elindeki testi de kırıldı.
-Tamam baba bu bizim. Paranın yarısı çıktı, şimdi öbürüne, dedi.
O, düşen kız, aldı bakalım, ne söyledi;
Ah Çamlıbel'de bayılmaz
Aslıvar, senin çayır olmaz
Burası punarbaşı hayır olmaz
Atından in de suyun içelim
Atına bin de kaçalım. oy!...
Eyvaz;
-Baba, durma bre yetiştir, dedi.
Ah hastayım attan inemem
Ah insem de geri binemem
Gözüm güzel gördü de gidemem
N'olur terkime binelim de kaçalım. oy!...
O komşuluktan olan kız dedi ki;
-Bizim kız düştü buraya ulan ne konuşuyorlar?
Bakıverdi ki;
-Aman bacım, senin dert beni de tuttu, dedi.
O da oraya düştü.
-Baba tamam, yol pacını çıkarttık, dedi.
Fakat Bey Veli'nin küçük kızı çok inattı. Kız onların kafasına vuruyor,
-Kalkın gidelim, diyor.
Üstünde mavi bir elbise vardı. İsmini bilmiyor Köroğlu. Kız baktı ki, umut yok, testiyi eline aldı gidiyor.
-Ulan baba, şu gidene söyle, dedi, Eyvaz.
Ah Köroğlu derd olurum
Hey kız senin aşkından ölürüm
Seni de dönüşte alırım
Sen de git mavili mavili ......oy
Kız gitti.
-Tamam Eyvaz, bunlar bize yeter, dedi.
Kızları aldı, getirdiler. Yedekte birer sandıkları vardı. Kızları onlara koydular. Mahmud-u Bezirgân'a elbiseyi geri verdi.
-Gecemizi, gündüzümüze sayın, kervan devam etsin, dedi.
Yüklettiler kervanı Gürcistan'a, "Elini beri ver!" dediler.
Bey Veli'nin küçük kızı vardı. Babası;
-Kızım, ablan hani ablan? Öbür kız nerde?
Kız da;
-Pınarın başına bir adam geldi. Birbirine türkü söyleyen yıkıldı. Ne olduğunu anlayamadım. Ben de inat ettim, bakmadım, dedi.
-Kızım neyin nesi, öğrenemedin mi, dedi.
-Bana da "Köroğlu'yum dönüşte seni de alırım." dedi.
-Eyvah!.. Köroğlu'ya düştük ha!...Tamam yavrum, gitsinler onlar. Köroğlu vurur, kırar dönüşte de ben hazırlığımı yaparım. Savaşa katılırız, onların ordusunu kırarım. Kızları da alırım elinden, ordan aldığı erzağı da alırım, dedi.
Sabah oldu, bir adam gönderdi. Baktı ki, çadırın yerinde yeller esiyor. Bey Veli, ne kadar ağırlık varsa, yola yığdırdı, Köroğlu'nun yolunu bekliyor. Savaş yapılacak çaresi yok.
Alalım Köroğlu'ndan haberi...
DEVAMI YARIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.