
Dr. Doğan KAYA
5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ
Bu sazı ve sözü duyan Eyvaz, salondan aşağıya atladı:
-Hoylu, Köse Kenan, Demirçioğlu, Canıcöbünde, Kabırasığmaz, Deli Ahmet, Deli Hasan, Güdümen diye bağırdı. Amma:
-Ben burdayım, dedi Güdümen, Köroğlunun yanından.
Atlara binen koştu gardaş, geldiler, Köroğlu'nu kucakladı, öptüler. Şirin Döne kurbanlar kesti. Çamlıbel yedi, içti.
Oturdu Köroğlu köşküne. Çamlıbel'in tapusunu, kaydını çıkardı.
-İşte, dedi. Yiğitlerim, bu sizin sayenizde, bu sizin. Bir şey daha var.
-Ne o?
Güdümen dedi ki:
-Vallaha para getirdin.
-Yok!
Dağıstanlı Hasan dedi ki:
-Bana bir kız getirdin.
Bilemediler. Demirçioğlu dedi ki:
-Baba gizleme! Sen ferman aldın, dedi.
Fermanı da koydu dedi ki:
-Oğlum, bu da sizin. Siz olmasaydınız, ben bunu da göremezdim, dedi.
Çamlıbel'in tapu
su ve fermanını Köroğlu aldı. Muraz aldı, şen oldu. Sizler de her daim muraz alın, şen olun yaşayın arkadaşlar.
Derleme Tarihi: 4 Mart 1996
5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ
Köroğlu, Çamlıbel'de yaşarken; Güzel Eyvaz, Köse Kenan, Demircioğlu bir karar alırlar.
Neydi bunların kararı: Dediler ki;
-Arkadaş, biz evlenip yuva kuracağız, ama bize bir ananın bir babanın yetiştirdiği kız olacak. Biz bacanak olacağız, dediler.
Köroğlu'na bir name yazdılar; "Baba biz evleneceğiz artık, delikanlıyız, yuva kurmak istiyoruz, bize bu kızları bulacaksın,."dediler.
Bu nameyi Güdümen'le gönderdiler. Köroğlu'nun Güdümen'i iki saatlik yolu on dakikada gider, gelirdi. Yemeyle karnı doymazdı. Güdümen vardı, mektubu Köroğlu'na verdi. Köroğlu, mektubu okudu, şöyle bir düşündü. Kendisinin bildiği yerde bunlar yok. Mektup yazanlara bir cevap gönderir. "Çocuklar, evlenmenize bir şey demiyorum, haklısınız. Fakat ben böyle bir anadan, bir babadan olma üç kız bilmiyorum. İki kız bir gelin veya bir kız iki gelin olabilir. Ama bunları ben bilmiyorum." dedi.
Güdümen'le mektubu gönderdikten sonra, onlar tekrar bir mektup gönderdiler. "Buluyorsan bul, bulamazsan biz senin kapını terkedeceğiz." dediler.
Köroğlu, ikinci mektubu okurken -Köroğlu'nun bıyıkları üç kez kulaklarına dolanır, uçları da camız boynuzu gibi dimdik dururdu. Sinirlendiği zaman bıyığının birini alır, çatır çatır yemeğe başlardı.- bu anda Güdümen giriverdi;
-Baba, bizim çayırlığa, koruluğa bir bezirgân geldi, kondu. Danma yok, danışma yok.
Köroğlu'ndan başka kimse giremezdi oraya;
-Lan, tutun, getirin şu bezirgânı bana, dedi.
Eyvaz ata bindi, herslendi beriden öte;
-Ey bezirgân! Kimden emir aldın, nasıl kondun buraya? Geliyorum, hazırlığını gör, dedi.
Bezirgân Yemenliydi. İsmine Mahmud-u Bezirgân derlerdi. Çok cesur, babayiğit bir delikanlıydı. Bir copu vardı, devamlı yanında gezdirirdi. Bir yurttan bir yurda göçerken bir köpeğe vurunca, köpek altına yaptı. Bu yüzden değneğe "İt ötürten" değneği adını verdiler.
Bezirgân'ın adamlarından biri dedi ki;
-Efendim, bir adam geliyor. Çok babayiğit, çok da ağzı kalabalık. Haşmetli geliyor, ne yapacağız?
-Siz arkamda hazır olun. Ben onu İtötürten değneğiyle bir değnekte düşürürüm, dedi.
Eyvaz geldi. Adama vuracağı sırada bezirgân aşağıdan yukarı bir vurunca, çellik değneği gibi "gürp" diye düştü Eyvaz. Bezirgân'ın adamları iyi bir dövdüler Eyvaz'ı. Eyvaz bir düşündü; "Nasıl kurtulurum?" diye.
-Oğlum, burası Köroğlu'nun muhiti. Hiç mi ününü duymadınız? Ben birinci abdalıyım, adamı değilim, dedi.
-Eyvah!.. Köroğlu'nun muhitine girmişiz. Bir de abdalını dövdük, dedi bezirgân.
Eyvaz atına bindi, kafadan kanlar akıyor. Köse Kenan, bu durumu görünce -Köse Kenan Eyvaz'ın dayısı- katlanamadı, atına bindi.
-Lan, nasıl kurtuldun sen?
-"Köroğlu'nun birinci abdalıyım." dedim, kurtuldum.
Köse Kenan beriden öte "Hababam" etti. Kızıp da yağız atına bindiği zaman, bir kara duman gibi havadan giderdi.
-Bezirgânım, bir adam daha geliyor. Acaba bu Köroğlu mu? Deminkinden daha hersli geliyor, dediler.
-Tamam, Köroğlu bu değil. Siz hazır olun arkamda, dedi.
Uzatmayalım, Köse Kenan'ı da düşürdü bu adam. Ona da epeyce dayak attılar.
-Ben de Köroğlu'nun davulcusuyum, dedi. Yahu, az önce dövdüğünüz birinci abdalıydı, ben de zurnacısıyım. Benden ne istiyorsunuz?
Bezirgân dedi ki;
-Yahu Köroğlu gelsin. Ben abdal dövücüsü müyüm? Erkekse kendi gelsin, dedi.
Bıraktı oda gitti. O Eyvaz'dan biraz fazla yemiş.
Demircioğlu'nu çağırdı dedi ki;
-Demirciğim, sen atlı başısın, kurnaz adamsın. Bunların ikisi de bezigân dövdü. Bu adam tek kişi, bunun üzerine ordu çekip gitmek kalleşlik olur. Tek tek gideceksiniz. Kim bezirgânı getirirse, işte, o adamı yiğit ilân ediyorum, dedi.
Demircioğlu atına bindi. Baliyenine on beş kilo tütün bastı. Üstüne yumruk gibi bir kav çaktı koydu. Yallah çektiği zaman vapur dumanı gibi gidiyor havaya yukarı. Kılıç, gürz hiçbir şey almadı yanına. Bezirgânın adamları dedi ki;
-Bezirganım, bir adam geliyor ki, çok efendi, çok dürüst.
-Tamam, Köroğlu gelse gerek, dedi bezirgân.
Adam geldi;
-Selâmünaleyküm!
-Oooo!.Aleykümselâm, hoş geldin efendim.
Attan indi, atı bağladığlar, çadıra buyur ettiler.
-Çay, kahve, evet, emriniz efendim, dedi.
-Seni Köroğlu istiyor, dedi.
-Allah bu da Köroğlu değilmiş, dedi.
Bezirgân içerde adamlarıyla helâllaşmaya başladı.
Demirci ata bindi;
-Ben Köroğlu'nun iki abdalını dövdüm. Köroğlu beni sağ bırakmaz, hakkınızı helâl edin, dedi.
Bezirgân, düştü Demircioğlu'nun önüne. Geldiler, çıktılar saraya. dedi;
-Şu odada, buyurun.
Açıldı kapı, baktı ki, kendinin dövdüklerinden daha ufak cüsseli bir adam.
-Otur, dedi.
Bezirgân oturdu. Kahve, izzet, hürmet, ikram. Dedi ki;
-Bezirgân, seninle bir işim var. Eğer bu işimi halledersen seni bırakırım, etmezsen ahırdaki atların altına atarım. Orada öldürürüm seni,dedi.
-Buyurun efendim, emriniz!
-Bana bir ananın bir babanın yetiştirdiği üç kız bulabilir misin, bulamaz mısın,dedi.
Bezirgân düşünüverdi;
-Efendim, çok yer gezdim amma bulamam ben, bilmiyorum, görmedim, dedi.
-Atın şunu ellerini kollarını bağlayın atların altına atın, dedi.
Bezirgânın ellerini kollarını bağladılar, atların oraya attılar. Kimisinin yuları kırılmış, kimisinin zinciri kırılmış, atın sesinden, nalın şakırtısından Allah etmeye saray sarsılıyor. Diri öldürecekler, o anda bağırdı;
-Kulunuz kurbanınız olayım. Ben kızı, sazı hepsini buldum. Çıkarın beni, dedi.
Çıkarttılar.
-Nerede?
-Efendim, az önce aklıma gelmedi. Ben de can korkusu vardı. Sen beni öldürürsün diye korkuyordum. Ben bu sefere gelirken Gürcistan'a geldim. Orada mal pazarlığı yaptım. Dönüşte mal vereceğim. Gürcistan Padişahı'nın birbirinden güzel üç tane kızı var. Kızların kendine ait bir sarayı var ve bir de hasbahçeleri var. Kızlardan başka kimse giremez o bahçeye, dedi.
-Oldu peki oğlum, yürü git çadırına, ben çağırdığım zaman geri geleceksin. Ben ne Gürcistan'ı bilirim ne de yol tanırım, dedi. Benim önüm sıra vekilim olarak sen gideceksin, dedi.
-Peki efendi!
-Sana ne derler, kim derler?
-Bana Yemenli Mahmud-u Bezirgan derler.
-Peki Mahmut Bey, git çadırına istediğim zaman gel, dedi. Benim Kıratıma bineceksin, benim elbisemi giyeceksin ve benim vekilim olarak Gürcistan'a gideceksin, dedi.
Şimdi efendi, Köroğlu Gürcistan'a gidecekmiş, düğün kuracakmış diye millet toplanmaya başladı.
-Gidelim yahu, biz de gidelim, hem memleket görürüz.
Köroğlu bir hesap kitap çıkardı, kırk kişiyi buldu oraya gidecek. Can güvenlik kırk kişi var. Şirin Döne içeri giriverdi ki;
-Sen gidiyorsun amma Çamlıbel'in hepsi geldi. Ne yapmak lazım gelir bunları?
-Döne sazımı getir. İki beyit söyleyeyim, dedi.
Onları dağıtmak için bakalım neler söyledi. Arkadaşlar ne dinledi;
Ey seferim var Gürcistan'a
Serinden geçenler binsin atlara
Evden yardan, serden olun
Candan geçen binsin atlara
"Evden, yardan, serden, candan geçen binsin atlara" deyince, birkaç tanesi dedi ki;
DEVAMI YARIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.