Dr. Doğan KAYA

Dr. Doğan KAYA

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

-Yahu bu işte bir tehlike var, ölüm var. Ben canı parasıyla mı aldım, gitmezsem ne olacak?
Millet bir taraftan dönmeye başladılar. Ortada kırk-elli kişi bir şey kaldı.
-Yahu, Köroğlu palavra atıyor. Yalan yalan gidelim.
-Kaldı bir kaç kişi. Ne yapalım bunları? Bir tane de bunlara söyleyeyim, dedi.

Köroğluyum harap gibi
At üstünde ahrap gibi
Adam ganı şarap gibi
Avuç avuç içen, binsin atlara

Onlarda çekti gitti. Köroğlu'nun seçtiği kırk kişi boncuk gibi seçildi kaldı. Eyvaz, Köse Kenan, Demircioğlu, Kabırasığmaz, Boynu Samıyasığmaz, Güdümen,.....ismini söyleyen çıkıyor. O anda kendi bir deli elbisesi buldu; bir gömlek, deve bokundan bir tesbih, ağaçtan bir kılıç, kını çabıttan. Kafasına bir fes geçirdi, püskülleri teke bokundan. Ayakta ham bir çarık, bacağında don yok.
Bütün çalgılar, davullar, zurnalar, aşıklar toplandı. Çamlıbel'de büyük bir çama bayrak dikildi. Davullar takılıyor, düğün kuruldu. Köroğlu gelene kadar devam edecek. O anda şöyle bir düşündü, bu düğün parayla olur. Kap lazım yemek yedirmeye, odun lazım yemek pişirmeye, mal gerek kesmeye, kahveci kahve ister pişirmeye, herşey lazım. Ahçı ne yapıp, ne edecek?
-Döne sazı bana getir,dedi, Şirin Döne'ye;
Bütün erzak ısmarlamaya başladı sağa sola. Bolu Beyi'yle de arası çok iyi değildi amma Bolu Beyi'nin de bakır kaplarının çok olduğu söylenirdi. Kap eşyalarını Bolu Beyi'ne ısmarladı.


Hey hey benden selam olsun Bolu Beyine
Hele Beyine
Buyursun beylere ben gelene kadar
Beş yüz suma seye göndersin düğüne
Oğlum bizim düğüne
Yenillsinn beylerin ben gelene kadar
Ben gelene kadar

O anda kasa başı tayin edilen adam;
-Lan, dedi, gidin Köroğlu'nun şu koca horozunu tutun getirin, dedi.
-N'oldu oğlum?
-Yahu bayrak dikildi, dibine kesilecek bir şey yok. Ne yedirip, ne içireceğim ben bu millete?
Gördü bunu da Köroğlu. Fakat bu anda Köroğlu'nun dizinin dibine iki tane adam geldi. Yaşlı başlı, tecrübeli insanlardan biri diyor ki;
-Köroğlu oraya gitmeye gidecek, beni yerine vekil yapar, diyor.
Öbürü diyor ki;
-Senin aklın biraz kıtırak. Beni yapar, biz arkadaşız, onunla çocukluk arkadaşıyız.
Onlarda düğüne biri geldiği zaman;
-Bu da Köroğlu'nun vekiliymiş, dedikleri zaman sarığı kabaracak.
Vekillik bekliyor onlarda Köroğlu'ndan. Birbirini itmeye başladılar.

Hopana da kasapbaşı hopana
Oğlum hele hopana
Belki kar yağar da yollar kapana
Beş yüz koyun ısmarladım çobana
Oğlum bizim çobana
Yedir kasapbaşı yavrum ben gelene kadar

Bu arada Şirin Döne içeri girdi:
-Düğün kurdun gidiyorsun. Kızların eline salacak kına yok, kına ,dedi.

Hey hey hele bakında yavrum Köse Kenan'a
Hele Kenan'a
Herkeste oğlum bu söze inana
Altmış batman yavrum eyisinden kına
Yavrum eyisindan kına
Göndersin Yemen Beyi de ben gelene kadar

Düğüne kahveci tayin edilen adam dedi ki;
-Git ulan, şu kıratın arpasından bir külek arpa getir, dedi.
-N'olacak oğlum?
-Gelen millete ne vereceğim. Kavurur kahve yerine arpayı çeker veririm. Arpa kahvesi daha iyi olur, dedi.
Bunu da gördü Köroğlu;

Hey hey nedir çektiğim yavrum benim bu cefa
Beyler umuyom ben birer menfeat
Altmış batman yavrum eyisinden kahve
Göndersin Yemen Bey'i de ben gelene kadar

Düğün kâhyası tayin edilen adam;
-Ulan, bana da bir balta getirin. Arkadaş ahçılar yemek yapacak. Ben altına kolumu mu koyayım, dedi. Şu çamları doğrarım beriden öte, dedi.
Bunu da gördü odun lazım.

Hey hey Gavur Dağı'ndan gelsin de yavrum
Beş yüz baltacı
Çıksın dağda yavrum kessinler ağacı
Kayseri'den gelsin de beş yüz deveci
Çekilsin odunlar yavrum ben gelene kadar

Birkaç tane genç, baktı ki, toplanmışlar. Bir masa kurmuşlar efendim, duru suyu bardağa koyup koyup içiyorlar.
-Ah ulan! İçki olsa şu düğünün tadını getiririz. Amma Köroğlu'ndan bize yetmedi ki, diyorlar.
Bunu da gördü Köroğlu;

Hey hey Bolu Beyi'nden aldım da yavrum pakırı
Hele pakırı
İncitmeyin fukarayı fakiri
Tuna seli gibi boğdu rakıyı yavrum
Boğdu rakıyı
Göndersin Yemen Bey'i oğlum ben gelene kadar

Şöyle baktı ki, ahçıbaşı şaşırmış kalmış. Ne yapıp, ne yapacağını bilmiyor.
-Ulan şu ahçının da tembihini vereyim, dedi.

Hey hey ata binip de yavrum gidin pazara
Hamaylını takın oğlum Eyvaz, uğran nazara
Altmış batman pirinç goyun güççük yamuk kazana
Yedir ahçıbaşı yavrum, ben gelene kadar

Baktı ki, dizinin önündeki kocalar birbirine girişmiş atıyorlar yumruğu. Biri diyor;
-Beni vekil yapar.
Öbürü;
-Beni yapar.
Kocaların kafaları al kana belenmiş.

Hey hey coşsun koç Köroğlu'nda yavrum
Bu sözlerim n'icolsun
Boşalan kadehler bir daha dolsun
Şirin Döne'm yerime de vekilim olsun
Yedirsin beylere yavrum ben gelene kadar

Kocanın biri canlıca geldi, öbürünü altına aldı. Yumruğu vuruyordu, alttaki bağırdı;
-Ulan vurma oğlum, bir avrat kadar yanında hükmümüz yokmuş. Şirin Döne'yi vekil etti biz boşa dövüşüyoruz.
-Baba nasıl biliyorsa öyle yapsın, dedi.
Onlar da küstüler, gittiler.
Köroğlu, kırk kişiyi atlandırdı. Mahmud-ı Bezirgân'ı çağırdı;
-Gel bakalım! Çuha şalvarı, sarı çizmeyi, püsküllü fersi giy, dedi.
Kırat hazırlandı. Kılıcı, yayı, oku, gürzü, heybesi, terki bağlandı. Dedi;
-Oğlum! Vekilim sensin. Yürü bin kırata, düş kılavuzun önüne!
Kendi de deli elbisesi giydi. Zaten Çamlıbel'de başladılar;
-Yuuuh! Vardı ha! Geldi ha! Demeye başladılar.
Çamlıbel'den Gürcistan'a hareket etti Köroğlu.
Bu arada; konaklama, indirme, bindirme işlerine yardım edecek adamlarla tamam beş yüz kişi oldular. Çadır kondurmak, yıkmak, yedirmek, içirmek için her türlü adam aldılar. Belli değil ki, bugün varıp, yarın dönmek. Çamlıbel'den "Allahaısmarladığı" çektiler.
Şura dere, şura tepe, şura çukur. Vakit, temmuz ağustos ayları. Mevsim sebzesinin bol olduğu zaman. Bu kırk kişiyi görüyor ama nasıl?
Açıktan açığa at bindirmedi, her adama bir sandık çattırdı. Birer tane sandıklara koydurdu. Bir ata iki sandık yükletiyor. Gizli olarak götürüyor, bu kırk atlıyı açıktan açığa götürmüyor. Demircioğlu'nun sandığı öbürlerinden yarım metre uzun, dört parmak yüksek. Boyunu Samıyasığmaz'la denkleştirdiler. Ancak o biraz denk geldi.
Güdümen, orada bir oraya sıçrıyor, bir buraya. Bezirgân'a döndü dedi ki;
-Bezirgân'ım, soran olursa "Ben Yemen'den, Yemen Padişahı'nın mallarını satmaya gidiyorum. Yolda Çamlıbel'e uğradık. Köroğlu'nun satılacak malları varmış. Evde ağır misafiri vardı, bırakmadı, bana havale etti. Ben bu malın Gürcistan'da parlak satışını gördüm. Hep kutlu kumaş, giyecek eşyası, yorganlık, döşeklik, elbiselik mallar, bu mal orda satılacak," diyeceksin. Hele bir varalım Gürcistan'a da ötesi Allah büyük, dedi
-Oldu baba, dedi. DEVAMI YARIN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Doğan KAYA Arşivi

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

16 Temmuz 2025 Çarşamba 09:11

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

15 Temmuz 2025 Salı 09:17

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

14 Temmuz 2025 Pazartesi 09:50

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

13 Temmuz 2025 Pazar 09:19

B. HALK HİKÂYELERİ- 1. ESMEHAN

11 Temmuz 2025 Cuma 10:09

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

10 Temmuz 2025 Perşembe 09:52

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

09 Temmuz 2025 Çarşamba 10:10

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

08 Temmuz 2025 Salı 11:22

6. KÖROĞLU'NUN KAYBOLMASI

07 Temmuz 2025 Pazartesi 10:17

5. KÖROĞLU'NUN GÜRCİSTAN SEFERİ

06 Temmuz 2025 Pazar 09:36