
Yunus BUDAKTAŞ
Atatürk Seslenmişti… Duyuyor musun?
Ey Türk Gençliği...
Bu ses bir zamanlar kürsülerden gürül gürül akan, şimdi ise zamanın uğultusunda yankısını arayan bir sestir.
“Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
İlk görev, ilk nefes gibi…
Var olmak gibi…
İnsan olmak gibi...
Ama zaman geçti. Caddeler büyüdü, binalar yükseldi, ekranlar çoğaldı. Sanki her şey çoğaldıkça, sesin yankısı azaldı. Ey gençlik, şimdi soruyorum sana:
Duyuyor musun?
İktidarlar değişti, nutuklar söylenmeye devam etti. Ama Atatürk’ün o cümlesi, yüzyıllık bir kehanet gibi yankılanıyor:
“Memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.”
Zaman değişti, insanlar değişti, yüzler, kelimeler, maskeler… Ama bu cümle hala değişmedi. Çünkü hakikat, zamana yenilmez. Atatürk de bunu biliyordu. Hem de öyle çok şey biliyordu ki…
Çünkü bir gün geldi, “vazifeye atılmak” gerekti. Ama biz önce şartlara baktık.
Kredi kartı borcuna, sınav sistemine, işsizliğe, suskun kalabalıklara...
Oysa Atatürk açıkça söylemişti:
“İmkân ve şeraiti düşünmeyeceksin.”
Ama hala geç değil.
Çünkü damarlarımızda hala o asil kan akıyor.
Çünkü umut, karanlıktan korkmaz.
Çünkü biz, bir milletin hatırasını değil; bir milletin vicdanını taşıyoruz.
Bir gün adaletin terazisi şaşar, özgürlük parmaklıklar ardına siner, liyakat kenarda bekler hale gelirse... Gençliğin vazifesi o zaman başlar. “Ama şartlar çok zordu” deme hakkı bırakmamıştır Atatürk. Çünkü O, geleceğin şartlarının zor olacağını biliyordu.
Şimdi dört kolla sarılmamız gereken bir bayrak ve unutmamamız gereken bir söz var:
“Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.