
Rabia VİLDAN
İstanbul’a Mektup
İstanbul masalını anlatmaya kelimeler yetmez. İstanbul’a meftun herkesin masalıdır İstanbul masalı. Aşkın yüzü olmaya layıktır iki kıta. Birbirlerinden uzaktadırlar, ikisinin de farklı hikayeleri vardır. İkisinin dünyası da bambaşkadır. Eli kalem tutmayanlara bile şiirler, mektuplar yazdıran şehir…
Şöyleydi mektubu kadının:
“Çocukken bana “bir şeyi çok seversen Allah onu sana verir”derlerdi. Bu yüzden çok sevdim seni. Seni sevmek alışkanlık oldu bende. Bilsen ne kadar çok baktım dünyaya senin gözünden. Benim için imkansız değildik. Benim için imkansız değildik. Fakat senin benim tahayyülümde dahi aşamadığım duvarların vardı. Ve “ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum”. Bu yüzdendir üzülsem de ağlamamışım.
Beni sevenler, beni sen konusunda anlamıyorlar. “Unut onu, bırak sevmeyi.”diyorlar. Sanki seni sırtımda taşıdığım yük sanıyorlar. Atması kolay sanıyorlar. Oysa sen aklımın bir köşesinde, kalbimin gizli sokaklarında, fikrimin kalabalık caddelerinde bir yersin. Kaçıp sığındığım, saklandığım yersin. Bazen de yarsın. Seni sevmeyi, düşünmeyi bırakamadıkça uçuruma yaklaşıyorum adım adım. Düşecek miyim gelip elimden tutacak mısın bilmiyorum. Ne tuhaf. Bana yaşam veren de sensin yaşamdan koparan da. Kimse bilmiyor ama kaç savaş verdim içimde. Senden vazgeçmek için. İki cephede de ben vardım. Kazandığımı sanırken kaybettim. Döndüm dolaştım yine seni buldum.
Özlemek, özümsemekten geliyor. Sevdiğimiz insanları içimize öyle kazıyoruz ki onda da bir “ben” oluyoruz. Özümsediğimiz insanlarla aramıza mesafe girdiğinde onların eksikliğini bedenimizde bir yanımız eksilmiş gibi hissediyoruz.
Kavuşmanın hayali insanın geleceğine umut oluyor. Hayatın hayhuyundan kaçıp kavuşmanın hayaliyle dinlenirsin. Özlem ve hayal… Bunlar dışarıdaki insanların müdahale edemediği şeyler. Bu yüzden hayattan soyutlanmak istedikçe buraya sığınırsın. Kendini en çok güvende hissettiğim yer orasıdır. O senin yuvan olur. Bu yüzndendir ki onu hayatından çıkarmak istemezsin. Zira o olmazsa evini, yuvanı kaybedersin.
Sen bu duyguları bilemezsin, sen hiç sevmedin ki. Böylesine yalnız, sessiz. Hiç beklemedin ki gözün yollarda. Hiç armağan etmedin şarkılar, şiirler, çiçekler bir kadına. Sevildin, bilmedin, sevmedin.”
Diye bitirmişti mektubunu kadın. Bu mektubunu da diğerlerinin arasına gizleyip yeni bir sayfa açmıştı…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.