Kendine Dönüşün Başkasıyla Başlayan Hikayesi

Bazı insanlar vardır... Onlarla tanıştığınızda sanki yıllardır tanışıyormuş gibi hissedersiniz. Daha ilk selamdan o sıcaklığı, uyumu, çekimi hissedersiniz. Bir kıvılcım çakar tarifsiz ama tanıdık bir hisle. Ve o insanlarla tanışmanız mucize gibi olur. Herkesten farklı, başkalarına hissettiğinizden özel duygular hissedersiniz. Yanında huzurlu hissedersiniz. Bu kişi arkadaş da olabilir sevgili de. Aranızdaki uyuma hiçbir şey engel olamaz. Ne mesafeler ne yaş farkı ne cinsiyet. Sizin algılarınız ne kadar açıksa, perspektifiniz ne kadar genişse aslında onu çekersiniz. Çekim yasası burada devreye giriyor. Hayata benzer pencerelerden bakmak, benzer şeylere gülmek, benzer değerlere önem vermek iletişimi kolaylaştırır. Bu özel insanla da ortak paydada buluşursunuz. Frekansınızın tuttuğu insanlarla konuşurken fazla düşünmeden, kendinizi kasmadan konuşabilirsiniz. Sessizlik bile rahatsız etmez. Bilakis sessizliğin ardındaki seslerinizi işitirsiniz. Frekansınızın uyduğu insanlarla geçirdiğiniz zamanın tadına doyamazsınız. Zaman su gibi geçer bir aradayken. Bu ikili ilişki size çok şey katar. Gölgenizle yüzleşirsiniz. İçinizdeki değişme arzusu körüklenir ve onun size verdiği güçle değişmeye başlarsınız. Daha doğrusu özünüze dönmeye başlarsınız. Özünüze dönmek size iyi gelir. İyilik kendini tekrarlayan bir döngüdür. Özüne yönelip özünü besleyip özünden beslenen insan benliğini hissetmeye başlar. Benliğinin farkına varan insan başkalarının benliğini de görür. Sessin ardındakilerini, sessizliğin derinliklerindekileri işitir. Kendine nasıl şefkatle, sevgiyle, merakla, ilgiyle yaklaşıyorsa başkalarına da öyle yaklaşır.
İnsan değişebilecek potansiyele sahiptir. Fakat birtakım sebepler (aile, toplum, kültür vs.) değişimine engel olur. Öyle ki bununla yüzleşebileceğinin, bunu düşünebileceğinin bile farkında olmaz insan bazen. Yalnızca varlığıyla güç kazandığı insanlara ihtiyaç duyar. İşte burada o insan giriyor devreye. Kalbinde onun sevgisi, onunla beraber güldüğü, anlaşıldığını bilerek sohbet ettiği anları bir film sahnesi gibi tekrar tekrar düşündükçe hayata tutunmak, kendine yönelmek, değişmek, gelişmek isteği uyanıyor içinde. Nasıl ki bir çiçek toprağı yabancılaştığı yerde açamıyorsa insan da anlaşılmadığı yerde açılamıyor, sınırlarını aşamıyor. Lakin o insan hayatına girdiğinde insan aidiyet hissini yaşıyor ve hayata kalp gözüyle bakmaya başlıyor ve merakı uyanıyor. Merakının peşinden gittikçe farklı farklı detaylar yakalıyor insan. Ufku genişliyor, güçleniyor, ayakları daha sağlam basıyor yere. İnsan kendi kendine de güçlüdür, bu motivasyonu kendinde bulur. Fakat o insanın hayatında olması kalbinin ritmini değiştirir. Hayatına anlam katar. Ve bir gün o insanla yolların ayrıldığında seni, diğer versiyonlarınla tanıştırdığı için hep şükran dolu olursun. Onunla tanışmanıza hep “iyi ki”dersin. Beraber geçirdiğiniz anları buruk bir tebessümle yad edersin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Rabia VİLDAN Arşivi

Sükûtun İçinde Sen

30 Ekim 2025 Perşembe 15:45

SEVMEK

01 Ekim 2025 Çarşamba 08:59

Carl Jung’un Tavsiyeleri

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:25

Anlamak Sevmenin Başlangıcıdır

08 Temmuz 2025 Salı 14:06

Şarkılarda Yaşayan Aşk

16 Haziran 2025 Pazartesi 09:16

Empati

11 Haziran 2025 Çarşamba 09:44

Görünmeyen Yükler

27 Mayıs 2025 Salı 09:49

Anlamak

13 Mayıs 2025 Salı 11:22

Sonbahar

06 Mayıs 2025 Salı 10:07

23 Nisan

24 Nisan 2025 Perşembe 10:10