Endişe ve Kaygının Kıskacı

İnsanın kalbi çoğu zaman taşıyamayacağı yükleri kendi elleriyle sırtlanır. Endişe, bu yüklerin en ağırlarından biri olsa gerek. Zira geleceğin olası sıkıntılarını bugüne taşır, henüz yaşanmamış yarınların kaygısıyla erkenden tanıştırır insanı. Oysa bilgelik, yarın korkusunu ve kaygısını bugünün gayretiyle yenebilmektir. O meşhur sözde denildiği gibi: “Bugünü gayretsiz geçirenler, yarını pişman yaşamaya mahkûmdurlar.” Çünkü yarın, kaygıyla değil; gayretle, çalışmakla müreffeh ve aydınlık olur.

Yine “Yarın, kulun gayretiyle inşa olur; fakat neticesi Allah’tandır.” Endişe, kulun iradesini örten bir sis, çalışmak ise o sisin içinden doğan ışıktır. Geleneksel hayat tarzımız, bu hakikati hem bireyin hem toplumun ruhuna nakşetmiştir. Sabah vakti sabanını toprağa süren çiftçi, alın terini dua ile harmanlamış; gayretiyle toprağı yeşertmiş, tevekkülüyle göğü kendine şahit kılmıştır. Bu nedenledir ki Anadolu coğrafyası zorlu iklimleri, çetin mücadeleleri başarı ile aşarak manevi mirasın yoğurduğu bir mekân olmuştur.

Günümüz teknoloji dünyasında endişe, her zamankinden daha kuşatıcı şekilde ablukası altına almıştır insanımızı. Özellikle gençlik, dijital çağın parlak ekranları arasında, emek ve çaba sarfetmek yerine kendisine empoze edilenlerle çalışmadan kazanmaya yönlendirilmektedir. Daha az iş ile daha çok kazanç, daha kısa yol ile daha çok konfor arayışı, tatminsizlik ve zihne karamsarlık yüklemeye devam etmektedir. Çünkü hayallerin çoğu hayatın gerçeklerinden değil, sanal dünyanın yanıltıcı yönlendiricilerinden etkilenmektedir. Üstelik gençler, çalışmadan ve başarıdan çok çoğu kez çevresinde yaygın şekilde empoze edilen haksızlıkların, yolsuzlukların, liyakatsiz ellerin usulsüz elde ettikleri imkânların gölgesinde büyümektedir. Çalışan değil, kayırılan kazanıyor duygusu zihinlere enjekte edilmektedir. İşte bu yüzden, günümüz gençliği geleceğe dair umutlarını kaybetmekte, yarını kaygı ile kaplanmış karamsar duygularla görmektedir. Oysa bu toprakların insanı bilir ki: “Hak yolunda gayret zayi olmaz, alınteri gecikir ama gerçekleşir.”

Toplumsal hayatımızda da milletlerin yükselişi ve çöküşü, bir bakıma bugünü nasıl yaşadıkları ve yarına nasıl hazırlandıklarıyla ilgilidir. Çalışmayı, üretmeyi ve hak etmeyi terk eden milletler, yarınlarını başkalarının insafına bırakır. Anadolu insanı, tarih boyunca zor zamanlarda dahi sabrı ve gayreti elden bırakmamıştır. Millî Mücadele yıllarında, mermi taşıyan analarımız, cephede kan döken gençlerimiz bize şunu göstermiştir: Yarın, yorgunların değil; çalışanların olacaktır.

Günümüz dünyasının zihinlere yerleştirdiği cazip gelen düşünce şu: “Daha az çaba, daha çok haz.” Oysa bizim kültürümüz bunun tam tersini söyler: “Çaban ve emeğin kadar nasibin, sabrın kadar huzurun olur.” Endişeyi yenmenin yolu da buradan başlar: Gayrete sarılmak, emeğin kıymetini bilmek ve tevekkül ile sabretmek. Zira endişe, yarının kapısını açmaz; bugünün huzurunu çalar. Çalışmak ise bugünün kapısını aralar, yarına ışık tutar. Her sabah doğan güneş, bu sırrı tekrar eder: “Kalk ve çalış, bugünü boş yere tüketme; çünkü yarının rahatı bugünün çalışmasına bağlıdır.”

Unutulmamalıdır ki, çalışmadan, emek vermeden ve haksızlıkla elde edilen kazanç, kalbi daha çok karartır; gayretle kazanılan ekmek ise kalbi aydınlatır. Endişeyi değil gayreti çoğaltmak gerek, hayallerle avunmak değil hayaller uğruna çalışmak gerek.

Çünkü yarın, endişeyle değil; gayretle ve çalışma ile inşa edilecektir.

İstikbalin insanı olacak bugünün gençlerine düşen görev, dedelerimizin sabrını, ninelerimizin duasını, gençlerimizin gayretini yeniden diriltmektir. Çünkü kaygı ve endişe yarını inşa etmez; aksine bugünün bereketini tüketir, umudu, aşkı ve şevki öldürür. Ve biz, Anadolu irfanıyla yoğrulmuş bu topraklarda, endişeyi değil çalışmayı ve gayreti miras bırakabilirsek, yarınlarımız emin ellerde daha aydınlık olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim YASAK Arşivi

Albenili Dünyada Huzuru Beklemek

25 Kasım 2025 Salı 13:13

Eylül Sadece Bir Ay Değildir

21 Ekim 2025 Salı 11:43

Bir Ömre Neler Sığabilir?

03 Eylül 2025 Çarşamba 11:27

“Ne Dem Baki Ne Gam Baki”

24 Temmuz 2025 Perşembe 13:08

Sözün Özü, Özün Sözü

03 Temmuz 2025 Perşembe 11:04

“Bayram o bayram ola...”

03 Haziran 2025 Salı 10:19