
Dr. Doğan KAYA
KÖROĞLU KOLLARI (2)
Çocuk bir sene daha baktı, üç sene bitti. Üçüncü kuzuyu kesti çocuk, babasının emriyle.
-Bul, dedi, iliği.
Buldu;
-Ver bakalım bıçağı.
Koca iliğe bıçağı sapladı. Bıçak geçmiyor. Kemiğe geçiyor, iliğe geçmiyor.
-Tamam oğlum, atımız olgunlaşmış. Şu bizim evin önündeki tarlayı sürdür, bakalım. Yedi sefer sürdür.
Adamcağız parasını verdi, sürdürttü.
-Oğlum, bu süreğe şimdi bir hafta su ver bakalım.
Çocuk bir haftada tarlayı göl yaptı.
-Ata bin, beni de terkine al, dedi oğluna.
Bu çamura bir ucundan girip öbür ucundan çıktılar.Oğlanın tekisinde babası çamurlu tarlaya girdiler. At öbür taraftan çıktı. Koca elinin birini arkaya tuttu. Atın ayağından düşen çamurlar, adamın avucuna düştü
Koca şöyle bir sıktı ki çamur.
-Oğlum atımız at olmamış. Bir sene daha bak.
Bir sene daha baktı çocuk. At dört yaşına girdi, oğlan on beş yaşına. Bu Ali'den bir bıyık çıktı, Allah vergisi. "Ha babam" deyip de bir kıvırdığı zaman, kulağına üç kere doluyor; uçları da camız boynuzu gibi dikeliyor. Kavgada, döğüşte kimse yenemiyor oğlanı. Acayib vuruşuyor, cirit oyunlarında, güreşlerde, koşularda, çok acayib vuruşuyor derken, "Uruşan Ali" oldu adı. Çocuk bir sene daha baktı. At dört yaşına girdi.
-Oğlum, yine aynı tarlayı yedi sene sürdür, bir hafta da su ver, dedi.
Çocuk aynısını yaptı.
-Al beni de terkine, sür çamura, dedi.
Babasını arkasına aldı, vurdu atı çamura. Adam yine elini arkasına tuttu, at öbür taraftan çıktı. adam elini sıktı elledi ki, elinde çamurun izi bile yok. At, dipten kuru toprak çıkarmış.
-Tamam oğlum, atımız at olmuş. Sen de güçlü bir delikanlısın. Allah yardımcınız olsun, ikinizin de dedi. Beni burdan kaçır oğlum. Dolu Beyi, senin baş düşmanın. Bizi bu hale o getirdi. Atın başını kır, Dolu Beyi'nin sarayının önüne. Git çağır, söyleyeceklerini orda söyle. Atın başını bırak, nereye giderse gitsin.
Uruşan Ali, atın başını çevirdi, dolandırdı. Kırat artık oraya sığmaz oldu, tam doldu. Geldi sarayın önüne:
-Dolu Beyi!..Dolu Beyi! diye çağırdı.
Dolu Beyi, bir çıkıverdi ki, adamın altında bir kırat. Seyis terkisinde, onun oğlu da üstünde. Adam bıyığını kıvırmış, kulağına dolamış, uçları da camuz boynuzu gibi dikeliyor. Gözleri halbur gibi, ağzı arı damı gibi, dişleri kahni gibi, boynu samıya sığmaz.
-Dolu beyi, dedi. Baş düşmanım sensin. Babamın gözlerine mil çektirdin. Eninde sonunda bunun intikamını senden alırım. Yiğitsen yetiş bana, dedi.
Atın başını serbest bıraktı.
-Ulan, ne kadar atlı varsa binin, peşine koşun, oğlanı kesin, atını elinden alın, dedi.
Kırk atlı birden hücum ettiler. Fakat içinde dört atlısı var Dolu Beyi'nin güvendiği, gerisi hava.
Adam kıratı bıraktı ama, Dolu Beyi'nin atları ondan aşağı değil.
-Baba, dedi. Dolu Beyi'nin kıratı bize yakın geliyor. Ne yapmam gerekiyor?
-Alttaki atı enişe çevir, rampaya vur.
Uruşan Ali, atı rampaya çevirdiği zaman, Dolu Beyi'nin kıratı rampaya gelince dört ayağını yere verdi. Üstündeki adam "Küt" diye yere düşüp öldü. Adam, ondan kurtuldu.
-Baba yağız at geliyor.
-Oğlum, yokuşa sür altındaki atı.
Yağız at da yokuşun dibinde kaldı, çıkamadı yukarı.
-Baba, doru at geliyor.
-Oğlum, dikene sür, altındaki atı çalıya vur.
Kırat'ın taşı dikeni yok.
-Baba, kula at geliyor.
-Oğlum, taşa çevir, dedi.
Zaten, dört atlı gelebiliyor. Diğerleri geride kaldı. Bu dört attan da kurtuldu.
"Bu körün oğlu böyleydi de biz bunu neden sağ bıraktık. Bu körün oğlu başımıza bir belâ açar. Bunu biz neden küçükken öldürmedik" derken körün oğlu Uruşan Ali'nin adı Köroğlu kaldı. Köroğlu orda aldı adını.
Dedi ki:
-Oğlum, nereye gidiyoruz?
-Baba, Bolu'nun güneyine gidiyoruz.
-Tamam, atın dizginini boynuna at, nerde durursa orda in dedi. O da senin gibi akıl sahibidir. Korkma, evvel Allah, sonra da Kırat.
Bir çamlık, dağlık, mezdalık neşeli bir yere geldiler. Issız...Ev, köy, şehir.. bir yer yok. Akşam namazı oldu. At durdu.
-Baba, çok ıssız bir yere geldik. Şurda bir dere var. Fakat derede su yok.
-Tamam oğlum. dereye yakın bir yere var, atı bağla. biz de yanında yatalım, dedi.
Atı bağladılar. Dedi ki:
-Oğlum! sabaha bir saat kala, şu çamın dibinden bir su çıkar, dedi. Atın ve sen dokunmadan beni uyandırırsanız, önce ben varıp elimi, yüzümü yıkarsam, Allah tarafından benim gözüm iyi olacak, dedi. Gözüm açılır, buna "Ab-ı Hayat" suyu derler, dedi. Amma atın içip sen de elini yüzünü yıkarsan, atına kıyamete kadar ölüm olmaz.
-Olur baba, dedi.
Yattılar. Daha o zamana kadar çocuk öyle birşeye binmemiş, yorgun. Sabaha bir saat kalasıya çamın dibinden su çıktı. Fakat Kırat susamış. Çekine çekine dizgini kırdı, vardı, sudan içti. Çocuk uyanıverdi ki, at suyu içip duruyor. Hemen vardı, atını çekti bağladı. Kendi elini yüzünü yıkadı, bir avuç da kendi içti.
-Baba, dedi. Baba kalk hele. Su çıkmış.
Koca kalktı, "Euzübesmele" çekti. Vardı, şöyle suyu elledi.
-Oğlum, bana yaramaz olmuş, dedi. Önce atın içmiş, sonra sen. Sen çok güçlü bir insan olursun. Seni kimse yenemez. Herşeyde galib gelirsin. Yalnız sen kıyamete kalmazsın da atın kıyamete kalır. Atın ölmez, hem de onun Kırat olduğunu hiç kimse bilemez.
Oğlan üzüldü tabiiki.
-Baba, dedi. Burası çok güzel. Epeyce de uzaklaştık Bolu'dan.
-Tamam oğlum. Buranın ismi Çamlıbel, dedi. Ben koyuyorum ismini. Sen buraya ev yap, barınacakyer yap. Çevreyi gez dolaş. Kendine göre adamlardan arkadaş seç. Burası Çamlıbel olacak. Köroğlu olarak sen burada yaşayacaksın. Zaman zaman Bolu'nun Beyi Dolu Beyi'nden savaş isteyeceksin dedi.
DEVAMI YARIN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.