Dr. Doğan KAYA

Dr. Doğan KAYA

KÖROĞLU KOLLARI (6)

Efendim adam dedi ki:
-Bu Allah'ın emri. Ölüm var dönüm yok. Ben gideceğim, dedi. Aslında Şirin döne benim için önemli değil de Abbas'la Hoylu'yu merak ediyorum, dedi. Daha eksiğiz. ben yiğit arıyorum.
Köse Kenan dedi ki:
-Baba! Aslında ben Hoylu'yu çok iyi bilirim, dedi. Hoylu girmiş olduğu savaşı kazanır dedi. Adamda Allah tarafından bir sır var. Cebren alamazsın bunu. İyiliklere de yeter yok. Git, yalnız hesaplı davran, dedi.
-Yok oğlum yok. Öyle tek başıma gidemem. Hepiniz geleceksiniz. Hem dünür söyleyeceğiz hem de öyle yiğitin bacısını birkaç kişiyle gelin olur mu, hep gideceğiz. Kırk atlı olun bakalım.
Kırk atlı oldular. her birisi elli-altmış kişiye bedel. Demirçioğlu, atlı başı, ikinciye Köse Kenan, Deli Ahmet, Deli Hasan. Güdümen'se Köroğlu'nun postası. Üç günlük yolu üç dakikada gider gelir. Ufak bir kervan haline geldiler."Sür" Bağdat'a. Canıcöbünde'ye dediler ki:
-Sen biraz babayiğitsin. Çamlıbel'de kal.
O arada Köroğlu'nun babası vefat etti.
-Babamın yerine, sevgi olarak bu kızı alacağım, dedi.
Canıcöbünde bunu kabul etmedi.
-Hayır! Burada Kabırasığmaz kalsın, dedi.
Demirçioğlu'na denk bir adamdı. Kabırasığmaz kaldı Çamlıbel'de. Onlar Bağdat'a hareket ettiler. Kabırasığmaz, Bolu'ya Dolu Beyi'ne bir name yolladı. "Burda adam kalmadı, hepsi Bağdat'a gittiler. Yiğitse, ordusunu toplayıp gelsin." diye.
Dolu Beyi'nin günü, saati kalmadı artık. "Benim hayatım bitti." diyor.
...............................................

Uzatmayalım..Geceli, gündüzlü yol aldılar. Akşam namazı Bağdat'ın sınırı içerisine girdiler. Şöyle bir tepeye çıktılar. Beklediler, Bağdat'ın ışıkları yandı.
-Tamam oğlum.
Köroğlu, kırk atlısıyla Bağdat'ın yayla dağında istirahat verdi. Yediler, içtiler, yatanlar yattı. Köroğlu sabaha kadar uyuyamadı. Çünkü bilmediği bir yer, ne olur ne olmaz. sabah namazı güneş doğarken şöyle bir baktı ki, karşı dağdan aşağıya elli tane atlı geliyor. "Acaba bu atlılar kim?" diye düşünürken, atlılar yaklaştı. Güdümen'e dedi ki:
-Oğlum şu atlıları yakala getir.
Güdümen'in ordan ayrılmasıyla atlıların öbür tarafına geçmesi bir oldu.
-Yürüyün, dedi Güdümen.
İçlerindeki beyi;
-Ne o oğlum?
-Sizi Köroğlu istiyor, dedi.
Bey biraz düşündü. Köroğlu'nun ününü duyardı. "Acaba burda ne arıyor?" diye düşündü.
Vardı. Köroğlu, beyi kucaklayıp attan indirdi. Kahve, izzet, ikram artık sohbete başladılar. Dedi ki:
-Efendi! Siz kimsiniz, nerelisiniz?
-Ben Bağdat Padişahıyım. Bu elli atlıyla haftada bir kendi sınırlarımı dolaşırım, geri şehre gelirim. Benim vazifem bu. Siz nerden gelip nereye gidiyorsunuz.
-Bana Çamlıbel'den Gahraman Goç Köroğlu derler. Ben de sizin Bağdat'a gidiyorum, dedi.
-Eee! Ne bekliyoruz ozaman, bu dağ başında? Yürüyün gidelim.
Padişah bir düşündü; "Bu dağın başında, benim kendi memleketimde, bu adamın bana yaptığı hizmete bak. Bunun evde karşılığını, bu adama yapabilecek miyim?" diye.
Buyur etti. Atlılar atına bindi, Bağdat'a devam ettiler. Bağdad'a girerken Köroğlu Padişaha yaklaştı. Dedi ki:
-Ben Bağdad'a gidiyorum ama, benim işler biraz karışık.
-Hayırdır?
-Bu sizin Bağdat'ta Şirin Döne isminde bir kız varmış. Ben bunu Allah'ın emriyle alacağım. Şirin Döne'nin Abbas ve Hoylu adında iki kardeşi varmış. Bağdat'ın ileri gelenlerinden, kahramanlarındanmış. Bunları kendi orduma almak istiyorum.
Dedi ki Padişah:
-Olur. Yalnız Hoylu çok zalım birisi, delikanlı, güçlü. Bağdat Hoylu'dan sorulur. Yine de elimden geleni yaparım, dedi.
-Ben anlamam; düğürcüm sensin benim, dedi. Sen düğür gideceksin, dedi.
Adam "Gitmem." diyemedi. Gitmese Köroğlu'ndan korkuyor, gitse Hoylu'dan korkuyor. Vardılar, attan indiler. Padişah dedi:
-Köroğlu'nun atlarının her birini ayrı odaya alın. Kahve, izzet, ikram...
Köroğlu dedi ki:
-Padişahım, bunların hizmetini yaparım. Sen şuruya bir düğür git, bakalım.
Bağdat'ın bir adeti vardı. Dünürçü giden adamın özel dünürçü elbisesi olurdu. Padişah elbisesini giydi, gitti. Vardı.
Bu Abbas'ın, Şirin Döne'nin, Hoylu'nun babası yoktu. Babaları zamanında padişahdı. O ölünce bu adamı padişah yaptılar. Fakat yine de Bağdat Hoylu'dan soruluyordu.
Padişah vardı, şöyle başköşeye oturdu. Kadın baktı üzerindeki elbise dünürçülük elbisesi. Şirin Döne kahveyi yapmış getirdi. El göğüste. Padişah aldı, içmeye başladı. Dedi ki:
-Ana! Allah'ın emri, Peygamber'in kavliyle Çamlıbel'deki Köroğlu'nun namına kızın Şirin Döne'ye düğürçüyüm, dedi.
Şirin Döne tıkada güldü. Çünkü Köroğlu'nun namını çok duymuştu. Dedi ki:
-Beyim! Allah'ın emrine boynumuz bükülür. Ama biliyorsun ki, burda Hoylu var. Benim ne kadar oğlum da olsa kafası bozulduğu zaman her birimizi reddediyor. Akşam olsun, Hoylu gelsin ona söyle, dedi. Benim elimden bir şey gelmez. Bana kalsa ben şimdi veririm, dedi.
Padişah döndü geriye. Sokağın ortasında karşıladı Köroğlu.
-Ne oldu baba iş?
-Vallaha işin olması için akşamın olmasını bekleyeceğiz. Hoylu gelince ona söyleyeceğiz.
-Olur.
Köroğlu sabırsızlandı, güneş oraya oturdu sanıyor, güneşin batmasını bekliyor. Ama güneş oraya oturdu sanki, Köroğlu'na göre. Nihayet akşam oldu. Herkes akşam yemeği telaşında iken Köroğlu dedi ki:
-Gardaş, buraların hizmetini ben görüyorum sana vekâleten, sen git hele git, dedi.
Padişah döndü, vardı. Adamlar avdan gelmişler, selâm verdi. Padişah oturdu. Hoylu kucakladı onu başköşeye oturttu. Ne de olsa bir makamı var, padişahdır. Ona saygı gösterilmesi gerekir. Yine kahve falan, izzet, ikram yapılırken dedi ki:
-Hoylu'm Allah'ın emri, Peygamber'in kavli. Çamlıbel'deki Köroğlu'nun namına bacına dünürçüyüm, dedi.
Dedi ki:
-Efendim, ben Köroğlu'nun ününü çok duydum, kendini görmedim. Böylesi bir yiğide bacımın gitmesini lâyık görüyorum. Ben de Allah'ın emri verdim, dedi.
"Verdim." deyince padişah başladı Köroğlu'nu övmeye. Dedi ki:
-Ben kendi muhitimi gezerken Yayla Dağı'nda rastladım. Yahu adam bana şöyle izzet, ikram ettiler ki, adam öyle misafirperver ki, gözü bol, yedirmesini, içirmesini biliyor. Kırk tane atlısı peşinde...Ne bileyim; Demirçioğlu, Köse Kenan...Adamları gürbüz delikanlılar.
Bunu duyan Hoylu'nun sinirleri bozuldu.
-Demek ben bu adamları, ben kız vermiyorum deseydim, benimle kavgaya mı getirmiş bu herif? Defol git! Sabaha kadar ne kadar adamı varsa toplasın. Ben de tek başıma karşılarına çıkacağım. Erkeği göstereyim onlara, dedi.
Padişah ordan çıktı ama, artık kuş da tutamaz.
Gardaş Köroğlu yine sokakta karşıladı.
-Ne oldu iş?
-Yahu işin olacağı kalmadı. Hoylu'yla işini hallet. Ben sabaha kadar çoluğumu, çocuğumu alıp bu şehri terkederim, dedi. Yarına kalırsak taşı taş üstünde bırakmazsınız siz, dedi.
-Ne oldu arkadaş?
-Gardaş adam vermişti. Fakat sonradan seni övünce, bu askerleri benimle kavgaya mı getirdi bu? Defol git, diye kovdu. Senden de yarın meydan istiyor, savaşacak.
Köroğlu dedi ki:
-Seni başa padişah yapmışlar. Senin aklın bir şeye ermiyor yahu. Dön bakalım geri!
-Nereye?
-Ben de gideceğim seninle, dedi.
-Ulan gardaş, vallaha bizi öldürür.
-Öldüremez, dön geri!
Köroğlu da yanında döndülür. Sarayın merdiveninden yukarı takır-tukur çıkmaya başladılar. Köroğlu her basamağa bastığında o saray bir kere sallanıyor. Hoylu salona çıkıverdi ki, bir saat önce kovduğu padişah yine önde geliyor, arkasında da bir adam. Bıyığını kıvratmış, üç kere kulağına dolamış, uçları da dimdik duruyor. Bunu gören Hoylu padişahı kovduğuna müteessir oldu. Vardı, kucakladı Padişahı, arkasından da Köroğlu'nu. Buyur ettelir, oturdular. Padişah ağzına kelime almadan Köroğlu dedi ki:
-Hoylu'm, bu adam yanlış anlatmış beni sana. Doğrusu şöyle; ben senin bacın için geldim. Yalnız bu getirmiş olduğum kırk kişiyi ben seninle döğüşe getirmedim. Senin gibi bir yiğit Hoylu'ya kırk kişi değil, seksen kişi bile baş edemez.. Ben seninle savaş edemem Hoylu'm. Senin gibi bir yiğidin bacısı, bir-iki kişiyle gelinçi gitmez. Ben bunları gelinçi seğmen olarak getirdim, dedi.
-Eee...Babam bu adam bana bunu söylemedi ki. Hele diyorum benimle kimse kavga etmez.
-Tamam Hoylu'm, seninle kimse kavga edemez, dedi.
-Ana! Bacımın hazırlığını gör. Yarın Köroğlu'nu gelin gidecek. Ben de şehire gidiyorum, dedi.
Hoylu şehire girdi şimdi.
-Burda ne işiniz var? Ne gördük? Şimdiye kadar neyin sahibi olduk? Çamlıbel'den Köroğlu gelmiş. Burada benim evimde...Bacım Şirin Döne'yi verdik. Anam da gidiyor, ben de, Abbas da.
Hoylu kendine uygun kırk kişi kandırdı.
-Tamam, biz de gidelim Çamlıbel'e.
Sabah oldu Köroğlu'na dedi ki:
-Köroğlu, Kırat'ı süsle. Sarayın önüne getir, dedi.

DEVAMI YARIN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Doğan KAYA Arşivi

KÖROĞLU KOLLARI (11)

19 Haziran 2025 Perşembe 10:34

KÖROĞLU KOLLARI (9)

16 Haziran 2025 Pazartesi 10:03

KÖROĞLU KOLLARI (8)

15 Haziran 2025 Pazar 10:15

KÖROĞLU KOLLARI (7)

13 Haziran 2025 Cuma 09:31

KÖROĞLU KOLLARI (5)

11 Haziran 2025 Çarşamba 09:41

KÖROĞLU KOLLARI (4)

10 Haziran 2025 Salı 10:24

KÖROĞLU KOLLARI (3)

04 Haziran 2025 Çarşamba 14:48

KÖROĞLU KOLLARI (2)

03 Haziran 2025 Salı 16:12

KÖROĞLU KOLLARI

02 Haziran 2025 Pazartesi 14:21