Dr. Doğan KAYA

Dr. Doğan KAYA

KÖROĞLU KOLLARI (7)

Köroğlu'nun Kırat'nı süslediler. Şirin Döne kınalar yakmış, sürmeler çekmiş. Gelinlik süsünü vermişlar, Kırat'a bindirdiler. Demirçioğlu başını çekti. Köse Kenan'la Canıcöbünde üzengiden tuttu. Hoylu'nun kırk adamı kendi peşinde. Köroğlu'nun kırk adamı da aynı. Geriye döndüler. Yani Bağdat'ta işe yarar adam kalmadı.
Uzatmayalım...Çamlıbel'e yaklaştıkları zaman Güdümen'i gönderdi.
-Biz geliyoruz. Kabırasığmaz'a selâm söyle bize karşı çıkmayan yerinde tavuk kalır, kafası cellât, malı yağma.
Güdümen vardı Çamlıbel'e, Kabırasığmaz'a dedi ki:
-Valla babamız geliyor. Adam çok büyük kalabılkla geliyor. Çamlıbel'in bütün hepsinin kendine karşı çıkmasını istiyor, dedi.
Çamlıbel'de na kadar insan varsa, karşı geldiler. Çamlıbel'in ovasına indiler. Hoylu, atın başını çekti.
-Köroğlu, dedi.
-Buyur Hoylu'm!
-Adamının en cesur, en babayiğitini karşıma çıkar. Burda onunla bir cirit oynayacağım. Ona erkeği göstereceğim, dedi.
O anda Köse Kenan fırladı. Fırladı ama, Demirçioğlu;
-Kenan çek atını geri, dedi. Sen o adamla baş edemezsin, dedi.
Demirçioğlu da al ata bindi. Hoylu'yla ikisi meydana girdi. Atın sesi, nalın şakırtısı, okun yayın gürzün sesleri orayı bir duman aldı.
Köroğlu, dakikada bir sefer;
-Demirçi, diyor, başka birşey demiyor. Demirçi öldü diyor.
Kıyasıya kavga ediyorlar, ölümüne. O anda aldı bakalım orda Köroğlu ne söyledi:

Eyvaz'ın kandil yaktı
Aslanlarım seyrangâha çıktı
Ovaya bir duman çöktü,
Aman Demirçi'm öldürme oy!..

Aldı Şirin Döne:

Aman Demirçi'm duşman güldürme
Aslanları coşup doldurma
Aman Demirçi gardaşım öldürme
Gurbanım Demirçi sana oy!..

Aldı Köse kenan:

Hoylu'm bir emir verdin
İnsanları yiğit gördün
Meydana iki yiğit girdi
Aman ölme Demirçi'm oy!..

Aldı Güdümen:

Kim idi meydana gılıç salan
Meydana girdi iki yalan
Ölen ölür yeter galan
Vur Demirçi'm boynuna boynuna oy!..

Aldı Köroğlu:

Döne'm kandili yakın
Işık yakın meydana bakın
Demirçi'm atları çekin
Öldürme Hoylu'mu Hoylu'mu oy!..

Demirçioğlu, baktı ki, Hoylu kendini yenecek. Yiğitlik elden gidecek. Hoylu çok güçlü geliyor, fakat Demirçioğlu da çevik geliyor. "Ulan ne yapayım buna." diye düşündü.
-Hoylu, dedi.
-Buyur beyim.
-Sen erkek misin?
-Anadan doğma erkeğim, dedi.
-Oğlum, atının kuyruğunu kestim, dön de bak, dedi.
Hoylu geri döndü. Atının kuyruğuna bakıyordu. Demirçi: "Yallah!" deyip de Hoylu'nun bel kemerinden tutup da havaya bir attı, kılıcı altına koydu. Kesecek, çaresi yok.
-Aman Demirçi, diye bağırdı Köroğlu.
Demirçioğlu, kılıcı geri çekti, Hoylu olduğu yere düştü. Kalktı Hoylu, geldi Demirçi'nin elinden öptü. Dedi ki:
-Arkadaşım! Bir yönden kalleşlik de bir yiğitlik sayılır. yoksa ben seni yenerdim. Amma yaptın birşey, atlıbaşı sensin dedi.
Çamlıbel'e sapasağlam saraya girdiler.
Onlar muraz aldı, şen oldu, yaşadı. siz de şen olun, yaşayın, muraz alın arkadaşlar!...

Derleme tarihi: 4 Mart 1996

2. EYVAZ'IN DOLU
BEYİNE ESİR OLMASI
Eyvaz, Köroğlu ile birlikte vuruyorlar, alıyorlar, yiyorlar, arkadaşlarıyla orada yaşıyorlar. Köroğlu, Şirin Döne'yi bir iki gün görmezse duruyor. Yalnız Eyvaz'ı yarım saat görmezse duramaz. Eyvaz odasında oturur, Köroğlu'nun gelen misafirlerini ağırlar, hizmet eder, Çamlıbel'in çevresinde dolaşır. Sabah olunca bütün yiğitler ava giderler atlarına binip. Eyvaz'a ata binmek yasak, ava gitmek yasak, herşey yasak. Köroğlu'na göre daha yaşı küçük, genç tecrübesiz, beceremez diye, onu bir yere göndermiyor.
Birgün bütün kahramanlar ava gidince Şirin Döne dedi ki Köroğlu'na:
-Efendi, sen hata yapıyorsun.
-Ne?
-Yahu bütün adamlarını ava gönderiyorsun. Peki Eyvaz'ı neden göndermiyorsun?
Dedi ki:
-Şirin Döne'm cahillik yapma! Eyvaz'ımın başına bir bela geldiği zaman ben yaşayamam. Benim hayatım bitmiş demektir. Bu adam daha ata binemez, genç o. Kılıç, yay, ok kullanamaz. Onun zamanı var, dedi.
-Sen bu Çamlıbel'den ayrıldıktan sonra senin Kırat'a biniyor Eyvaz, dedi. Çamlıbel'in ovasına iniyor, bir cirit oynuyor ki; o, at en hızıyla giderken hem iniyor, hem biniyor. Altından giriyor, öbür tarafından çıkıyor. Senin Eyvaz gibi at binici adamın yok, dedi.
-Deme!
-Desem de böyle, demesem de böyle. Ben görüyorum.
-Eyvaz!
-Buyur baba!
-Şu Kırat'ı çek de bin bakalım, dedi. Aman ha oğlum, düşme! Bir cirit oyna bakalım, dedi.
Eyvaz Kırat'a bindi. Adam Çamlıbel'in ovasında bir cirit oynadı ki, Köroğlu'nun adamlarından hiç birisi oynayamaz.
-Döne, sen haklıymışsın. Özür dilerim, dedi. Oğlum Eyvaz'ım, yarın sana bir av yeri tarif edeceğim. Buraya git, dedi.
Akşam oldu, toplandılar; kimisi geyik vurmuş, kimisi ördek birer, ikişer, kimisinde birşey yok. Yediler, içtiler, yattılar. Sabah oldu. Eyvaz'a binecek at Köroğlu'nun Kırat'ı, başka binecek at yok.
Sabah oldu, yine arkadaşları ava gitti. Eyvaz'ı Kırat'a bindirdi. Köroğlu kılıcını, gürzünü, yayını kuşattı. Şöyle Çamlıbel'den ayrıldılar.
Dedi ki:
-Eyvaz'ım sana bir tenbihim var, bunu asla şaşma. Şu görmüş olduğun dağların hepsi sana serbest. Yalnız şu batıdaki dağa gitmeyeceksin. Bu dağ sana yasak! Bütün askerlerime de yasak! Kimse gitmez buraya. Burası çok tehlikeli, dedi.
-Olur baba, dedi.
Eyvaz gitti, attığı oku boşa göndermiyor. Kırat götürmez avla geldi. O gün başka kimse hiçbir şey vuramamış. Eyvaz'ın vurduğu avlardan yediler. Eyvaz'ı öptüler, kucakladılar, adamı takdir ettirdiler.
-Bize bir kardeş yetişmiş, dediler.
Fakat Eyvaz kafaya taktı:
-Bütün dağları serbest etti de bu dağı neden yasak etti? Yarın sabah olursa ben bu dağa giderim, dedi.
Sabah oldu, atlılar bindiler, herkes yerini biliyor, devam ettiler. Eyvaz serbest olan dağa gitti. Dağın öbür tarafına geçince yasak olan dağa Kırat'ın başını çevirdi. Şura dere, şura tepe...Öğlen vakti bir şehre girdi. Arkadaş bir baktı ki, o kadar neşeli bir yer, güzel bir şehir. Şehrin orta yerinde güzel bir bahçe var. Her tarafı su. İçinde mermer çeşmeler. Bülbüller ötüyor, çok güzel bir yer. "Babamın kıskandığı yere bak yahu, dedi. Bazen Şirin Döne'yle kayboluyorlardı. Demek ki, buraya geliyorlarmış. Eğlence yaparlarmış." Dolandı, fırlandı, bir demir kapı var açılmaz. Kırat'a dedi ki:
-Sana çok cesur derler.
Şöyle bir gezdirdi, cirit oynadı. Koşturdu surun üstüne. Kırat surun bir tarafından girdi, öbür tarafından çıktı. Arka ayağı sura değdi, surun yarısı yıkıldı.
Gardaşım, Eyvaz girdi ki; yarım Cennet-i âlâ bir yer. Ot bir metre, hiç insan gezmemiş. Güller açmış. Kırat'ın dizginini boynuna astı:
-Babam sana izin vermiyordu. Ama benden sana izin, dedi.
Kırat her ısırmaya bir şelek ot alıyor ağzına. Otun koptuğu yere durma ıspanağını ek, at ot yiyor. Kendi de vardı, mermer koltuğa oturdu.. Elini, yüzünü yıkadı. Yorgunluk serine geçmiş, arkasını mermere dayadı bir uyudu amma, Eyvaz iki günde uyanamaz.
Neydi burası, kimindi?
Burası Dolu Beyi'nindi. Dolu Beyi öğleden öğleye buraya kırk atlıyla gelir, kapıyı açıp bir tek kendi girer; kenarında durur, atlıları ona nöbet beklerler. Kendi bahçeyi dolaşır, geri sarayına gider.
Adam öğlen vakti geldi ki, surun yarısı yok.
-Oğlum, nasıl ördünüz bu duvarı?
-Baba, alçıyla yaptık, uçmaz.
Şöyle bir baktı ki, bahçenin surundan bir metre yüksekte bir eğer dolaşıyor, bir at var içerde...Hemen attan indi. Korktu da biraz. Hesapladı şöyle: "Buraya kim gelebilir benden izinsiz? Köroğlu gelemez, Demirçioğlu gelemez, Köse Kenan gelemez. Deli Hoylu gelemez. Buraya gelse gelse Eyvaz gelir," dedi. "Çünkü genç adam, tecrübesiz adam. Bu da muhakkak Köroğlu'nun Kırat'ı. Eyvaz ile Kırat'ı elde ettikten sonra Köroğlu'nun hiç kıymeti kalmaz benim yanımda" dedi.
DEVAMI YARIN

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Dr. Doğan KAYA Arşivi

KÖROĞLU KOLLARI (9)

16 Haziran 2025 Pazartesi 10:03

KÖROĞLU KOLLARI (8)

15 Haziran 2025 Pazar 10:15

KÖROĞLU KOLLARI (6)

12 Haziran 2025 Perşembe 09:52

KÖROĞLU KOLLARI (5)

11 Haziran 2025 Çarşamba 09:41

KÖROĞLU KOLLARI (4)

10 Haziran 2025 Salı 10:24

KÖROĞLU KOLLARI (3)

04 Haziran 2025 Çarşamba 14:48

KÖROĞLU KOLLARI (2)

03 Haziran 2025 Salı 16:12

KÖROĞLU KOLLARI

02 Haziran 2025 Pazartesi 14:21