BEDDUA

Bugün içimden bedduayı kaleme almak geldi. Alan olur belki diye.

3 yıl önce

Bugün içimden bedduayı kaleme almak geldi. Alan olur belki diye.

"Niye" demeyin.

Hak edenler olmuyor mu sizce?

Bed, kelimesi Farsça ‘’kötü’’ anlamı taşıyan bir kelimedir. Dua da Arapça bir kelimedir. Bu iki kelimenin birleşmesinden meydana gelmiştir. Dua kelimesinin zıttı olan bedduanın, ilenç, ah, ilenti, intizar gibi eş anlamlıları vardır.

Bedduanın da duanın da yeri bellidir aslında. Onlar her zaman adrese teslimdirler.

Bazıları ister ki kötünün her yaptığı kötülüğe iyilikle dua edelim.

"Aman sus beddua etme!" diye bedduayı insanın ağzına tıkıverirler.

Ağız tadıyla bir ah ettirmezler adama. Ölelim mi, içimize dert mi olsun?  Hakkımızı ilahi adaletle de mi sağlamayalım?

Bu hayatta, öyle iki yüzlüler, öyle yalancılar var ki… Peygamberimiz: “Aldatan bizden değildir buyuruyor.” Bu insanlar, insana olan ezberimizi bozarlar, haram yerler, adaletsizlik yaparlar, hırsızlık yaparlar, iftira ederler, insan kandırırlar kısacası insan olana yakışmayan her şeyi yaparlar ve bir de bunun üzerine  ‘’bana bir şey olmasın derler.’’  Ama öyle bir dünya yok maalesef.

Yahu nasihat edersin dinlemez.

Uyarırsın, işe yaramaz.                                                                                  

Hatta başına dert olur.

Söversin, sayarsın duymaz bile.

Dua etmek istersin, sen dua ettikçe o şirner.

İşte bunlara biraz beddua gerekli.

Ama şöyle kallavi bir beddua edersen, namludan çıkan kurşun gibi hedefini bulur ve muhatabını tam on ikiden vurur!   

Başka türlüsü olmuyor, tutmuyor artık.

Beddua et rahatla bence!

"Nerden incelirse oradan kopsun!" demiş atalarımız.

Şimdiye kadar inanın ben etmemiştim. Ederdim de fırsatım olmamıştır. Başlarda diyorsun ki ben beddua etmemeliyim, yine de ne olursa olsun kötü olmamalıyım ama artık birilerinin gerçekten hak ettiğini zamanla düşünmeye başlıyorsun. Her ne kadar etmemek konusunda koşullandırsa da insan kendini, hayat bazen düpedüz bedduaların ortasına atıyor insanı.

Beddua edilip tepe taklak olanı, canı yakılandan geldiği için hayatı zindan olanı çok gördüm bu hayatta.  Ama hiç de üstüne alıp idrak etmiyorlar. Düşüp düşüp tekrar ayağa kalkan çocuklar vardır ya: ‘’Bir şey olmadı ki bir şey olmadı ki ‘’ derler aynı onlara benziyorlar.

Her yöreye ait, yurdumuzun kültürünü gösteren ilginç beddualar bulunmaktadır. Litaratürlere baktığımız zaman beddua sayısı, dua sayısını üçe dörde katlıyor. "Neden acaba?" sorusunu atalarımızın üretkenliklerini beddua üzerinde yoğunlaştırmış diye cevaplayabiliriz. Ya da birisinden nefret etmek, birisini sevmeye göre üretkenliği daha çok körüklüyor şeklinde iddialı çıkarımlar yapabiliriz.

Sırası ve yeri gelmişken sizlere Sivas dilinden birkaç beddua öğreteyim mi?

Peki, o zaman buyurun:

-Ölün çıksın!

- Yarnın yere gele!

- Gidişin ola, gelişin olmaya!

- Alnının çatından vurulasın!

- Salacan yürüye!

- Üç günlük derde gidesin!

Nasıl beğendiniz mi? Bunların direk mezara götürenleri daha var ama buraya sığmaz.

Diyelim götürmek için değil de süründürmek için size beddua lazım. O zaman bunları okuyun:

- Sürünesin!

- Ekmek atlı ola, sen yaya olasın, seğirtip yetişemeyesin!

- Bir lokma ekmek bulamayasın.

- Yatışın ola, kalkışın olmaya!

- Derdin ola, derman bulamayasın!

- Ellere avuç açasın!

- Evladından çekesin!

- İt kadar itibar bulamayasın!

- Gün görmeyesin!

- Deliye muhtaç, akıllıya hasret kalasın!

-Uyuz olasın da tırnağın olmaya!

--Sırtını bit yesin, ekmeğini it yesin! - Ekmeğin kuru, ayranın duru ola!

 

Bunlar ciğerden, kalbinin en derinlerinden söylenirse süründürmeye birebirdir. Öyle herkese söylenmez ha bilesiniz. Beddua haksız yere edilirse, sesin yankı yapıp dönmesi gibi sahibine kat’i olarak geri döner haberiniz olsun.

Münafıklara, yalancılara, verdiği sözde durmayanlara, menfaati uğruna her şeyi yapanlara, ülke birliğini bozanlara, fitne çıkaranlara, fakiri soyanlara, yiyip yiyip doymayanlara, yalan söyleyenlere, iftira atanlara, kötülükte sınır tanımayanlara atış serbest.

Onlar için de ortaya karışık söylüyorum:

 -Teneşire gelesin!

 -Yarına çıkmayasın!

 -Allah'ın hışmına gelesin!

 -Kabir kabir geze de, yatacak yer bulamaya!

 -Dilin başından çekile!

 -Töremeyesice!

 -Boynu altında kalasıca!

 -Paran gövdene yapışa!

 -Gözünü toprak doyura!

 -Karnın doymaya!

 -Kapılarda kalasın!

 -Postun deline!

 -Günyüzü görmeyesin!

 -Ocağın bata!

 -Malamat olasın!

 -Faş olasıca!

 -Yağlı kurşuna gidesin!

Eminim bu kadar beddua yeter diyorsunuz.

Bence de yeter.

Daha fazlası var da sayfaya sığmaz.

Beddua deyip geçmeyelim. Sivas beddualarını gördünüz. Yapışıp bırakmayan türden.

Ne mi demek istiyorum?

Allah bilir ne demek istediğimi ama şu kadarını söyleyeyim.

Vicdanlı bir insanın bile gelebileceği son noktadır beddua etmek. Bazen de dile dökülmese de kalbin çok kırılıp, haksızlığa uğradığın zaman, içten bir "ah" çektiğinde, en büyük bedduayı gerçekleşmiş olursun.

Siz siz olun kimseyi bu dereceye getirmeyin. Özellikle yapılan zulmün, haksızlığın, kırıcı ve incitici baskı ve dayatmaların sonunda kırık gönülle mazlumun yaptığı bedduasından korkulmalıdır. Hayatı dikkatli yaşayıp kimseyi kırmamak, kimseden ah almamak, çok çok dua almaya çalışmak lazım.

Bunca yaşımda şunu iyi belledim ki, bir kez gönül kırdın ise o kıldığın namaz değil, iki cihan ehli bile elin yüzün yumaz değil.

Yani gönül kırarsanız ne namazın ne de ibadetin seni kurtarır. Çünkü kalp Allah’ın nazargâhı, kıblegâhıdır.

Bu beddualara rağmen dualarımızda var; insana değer verenlere, Yaratılanı severim Yaradan’dan içeri diyenler için, vatanına gönül verenler için, gerçek vatanseverler için gelsin!

-Tırnağı taşa gelmesin!

-Allah dert verip derman aratmaya!

-Düşmanının kılıcı kesmeye!

-Düşmanının gözü kör ola!

-Allah gada bela vermeye!

-Gadan bana gelsin!

-Gadan alam!

 

 

 

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI