NAKIŞLI YILLARIN KADINLARI

4 yıl önce

Çok uzak bir geçmişte değil aslında, yetmişli yıllarda, son dönemlerini yaşayan nakışlı eller, yürekler, evler vardı.Nasıl da güzeldi kanaviçeye, etamine, kasnağa giren o rengarenk güller, yaseminler, kasımpatılar, sarmaşıklar, asma yapraklar, mor çiçekler, gelincikler, menekşeler, bahar dalları? Renkli ipler, yağmur olup yağardı ipek, keten zeminlere.Genç kızlar, nakış nakış adeta yüreklerini işlerlerdi o desenlere. El emeği göz nuru dökerek, büyük bir özenle, günlerce uğraşıp, tek tek, ince ince, emek ve zaman harcayarak iğne ile kuyu kazarlardı resmen.Geleceğe dair hayallerini, umutlarını güzelleştiren, zarifleştiren motifler; kâğıt ya da tuval yerine kumaş parçasına sabırla nakşedilerek şaheser niteliğinde bir nevi tablo ortaya çıkarırlardı.Narinleştirirdi, nazikleştirirdi, yüreğini inceltirdi, sıcacık bir gülümseme ve güzellik katardı o çeyizlik süslemeler. Çeyizi hazırlayan gelinin nahifliğini, işleyenin estetiğini, zevkini, marifetini ve en önemlisi de sabrını ortaya koyardı.Belki de insanlık tarihinin en eski zamanlarına dayanır çeyizlik hazırlamak. Geleneksel kültürümüzde de apayrı bir yeri vardır. Anadolu´da, "Kız beşikte, çeyiz eşikte" sözü, Türklerin çeyize, işlemeye ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Gelin olacak genç kızlar, gittiği yuvasına çiçekler götürecek, gönüllerde çiçekler açtıracak, güzel evlatlar, torunlar verecektir çünkü.Sofradaki masa örtüsü, penceredeki perde, mutfaktaki raflar, minderler, yastıklar, bohçalar, seccadeler, namaz başörtüleri, yemeniler, mendiller, havlular, duvardaki panolar bile çiçek açardı. Ferahlık gelir, her yer güzelleşirdi gelin gelince evlere.Değişik bir hava oluşur, bir gurur abidesi olurdu gelinler. Saygı duyar, haklı olarak saygı görürdü bu sayede. Kızı olan gelinlere: ?Haydi kolay gelsin, kızı beşiğe, çeyizi sandığa hazırla. Ömür çabuk geçer bir de bakmışsın büyümüş gelin olmuş.? derlerdi.Anneler, hanım atalarından kendilerine miras kalan nakışla büyür, kızlarını da nakışla büyütürdü. Yemek yaptığı tutacak bile nakışlıydı. Gönlünden hiç çiçekler çıkmasın, gönlü hep çiçek açsın istenirdi belki de.Gündüz çiftçilik yapıp, bütün gün yaz sıcağında, yakıcı güneş altında çalıştıktan sonra, akşam eve gelip yemeklerini yiyip, gaz lambasının kısık ışığında hayallerini süsleyen nakışları işlerlerdi. Ne ele batan iğnenin acısı, ne gözlerdeki yorgunluk, ne de uykusuz kalınan geceler önemsenirdi.Merhametli, komşuluk ilişkilerini iyi bilen, kimseyi kırmamak için gayret gösteren nakış yürekli, yanaklarında güller açan nazenin gelinler vardı.Okuma yazma bilenler, dergiler çıkınca yeni nakışlar üretir, sadece kendinde olsun ister, örneğini kimseye vermezdi. Şimdiki tabiri ile ?´kankası´´ dışında kimseye göstermediği, sadece çeyiz sermede görülen nakışlar işlenirdi. Böyle tatlı rekabetleri olurdu genç kızların. Günümüzde her ne kadar işleme yapmasa da gençler, annelerinin, anneannelerin işlemelerini, nakışlarını, lavanta kokulu sedef kakmalı sandıklarda görebiliyorlar. Bazıları geri dönüşümle modern kullanıma hazırlıyorlar.Modern dünyanın tesiri ve el işine verilen önemin azalması sebebiyle unutulmaya yüz tutmuş bu kültür yakın zamanda tarih olacak. Bazen düşünmüyor değilim, o nakışları işleyen nesil şimdikine göre daha mı iyiydi, daha mı az sorun vardı? Kavgaları, geçim sıkıntısı, dertleri, evlatları olan nesil şimdi neden böyle?En ufak bir sorunda eşini boşayan, çocuğunu çocuk esirgeme kurumuna bırakan, çabucak kalp kıran, sabretmeyi unutan bir nesil çoğaldı.Televizyondaki rekabet gösterilen lüks hayatlar, güzellik algısı cazibenin evdeki şeklini değiştirdi. Oysaki dokunan halıdaki desenle, bir başörtüsüne işlenen oyayla, gergefteki nakışla mutlu olurduk. O nakışlardaki çiçekler mi, renkler mi mutlu ederdi narin yürekleri, eve bir demet çiçek beklemeden, kendi çiçeklerinin kokusunu evine yayan kadınlar bu yüzden mi mutluydu?Evinde nakışlar, saksıda suladığı akşamsefaları, taze pişmiş akşam yemeği ile eşini karşılayan kadınlara ne oldu??´Eşleriniz ev hanımı olsun evinize yakışır.´´ Dediğimde: ?´Hayat müşterek çalışsın.´´ diyenler, maaşlı gelin arayanlar, eşitlik adı altında kadının kendi bütçesi ile kendi ihtiyaçlarını karşılamasını isteyen damat adayları türedi.Bilmiyorum sebep nedir araştırmadım ama kadının kalbinden nakışları çeken, evin narinliğini, zarafetini alan birileri var.Aile bakanlığı mı araştırma yapar, birileri aile kavramı ile ilgili dersler mi verir, nasıl olursa artık yakında gençler, evlilik kurumuna bile uğramayacak kadar soğumaya başladı.Helalinden bir yuva insanın dünyasını da ahiretini de cennet eder halbuki.Huzur ailede belki de nakışlı yüreklerdedir sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI