DOĞALA VE DOĞAYA DÖNMEK

4 yıl önce

Bir sevdadır bu?

Hem de öyle bir sevda ki uğruna milyonları savaşa sürükleyen, nice canların yolunda feda edildiği bir sevda?

Topraktır bu sevdanın adı.

Aşık Veysel´e türkü yaktıran, her bir karışına gönül koyduğumuz gül kokulu bir sevdadır.

Gökyüzünü en çok o seyreder, yağmur yağınca en güzel o kokar, insanı en güzel o ağlatır.

O toprak ki bizi var kılan toprak ki yine bizi sinesinde saklayandır.

Topraktan gelir insan, yine toprağa döner ve dönene kadar her canlının rızkını teslim eder.

?´Ana kokusu´´ gibi kokusu vardır. Kokusu mu sadece?

Toprak bizim annemizdir.

Yaşam boyunca taşır bizi, ölünce de alır bağrına.

Doğduğumuzda nasıl çarçabuk ana kucağına veriliyorsak, öldüğümüzde de çarçabuk toprağın kucağına veriliriz.

Kim bilir ?´toprak ana´´ adını alması da bundadır.

Belki de dönüp dolaşıp, varacağımız başlangıç noktası olduğu içindir bu toprak sevdası?

Bu nedenle dinimizde ve toplumuzda toprak çok önemli bir yere sahiptir. İslam inancı toprağı ilk insanın yaratılış maddesi olarak ele alır çünkü.

Toprak denildiğinde akla bereket, verimlik, yaşamın temeli gelir.

Bu toprağın bekçileri de çiftçilerimizdir.

?Köylü milletin efendisidir.?sözünü söyleyen ulu önderimiz çiftçiyi ve çiftçilik mahsullerini kastetmiş ve onlar olmadan kaynaklarımızın heba olacağını öngörmüştür.

Onlar tarım sektörünün neferleri, tabağımızdaki yemeğin emektarları.

Üstadın şiirinde bahsettiği gibi:

?´Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,

Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,

Bir zerreciğim ki, Arş´a gebeyim,

Dev sancılarımın budur kaynağı!´´

 Ne zaman üstadın bu şiiri dolansa dilime, çiftçim gelir gözümün önüne. İşte derim dev sancıların kaynağı, emeğin kutsallığını üreten çiftçimiz.                

Bu toprakları tırnaklarıyla harmanlayan çiftçi bizim ekmeğimizdir, bizim sağlığımızdır. Çiftçi bizim aile huzurumuz, varlığımızın bekası, yaşam kalitemizdir.

Her geçen gün dünya nüfusuna bağlı olarak gıda ihtiyacının karşılanması ve güvenilir gıdaya ulaşımın zorlaşması tarım sektörünü, yaşadığımız dünyanın en stratejik ve en önemli sektörü haline getirmiştir.

Sektörde rekabetçilik ve sürdürebilirlik ön plana çıkan kavramlar haline gelirken, küresel iklim değişikliği, gıda fiyatlarındaki artış, artan nüfus baskısı ve uluslararası organizasyonların etkinliğinin artması sektöre yön veren temel dinamikler olmuştur.

Günümüzde tarım, topraktaki ve pazardaki süreçler ve araçlarla yönetilmeyecek kadar büyük ve önemli bir sektör haline gelmiştir.

Bu salgın bize en önemli sektörün tarım olduğunu da gösterdi. Uzmanlar şu konuda da netler.´´Sağlıklı gıdayla bağışıklık sistemini güçlendirmek virüse direnmenin en etkin yolu.´´ . Kimyasallarla zehirlenen toprağın gıdasını yiyen bir toplumun bağışıklığı güçlü olmaz. Yerli üretim de gıda güvenliğidir. Doğala ve doğaya dönmek  zorundayız bu anlamda.

Bu virüsün en faydalı tarafı belki de aklımızı başımıza toplayıp yerli üretime geçmek için kolları sıvamak. Bütün ülkelerin salgının ikinci dalgası olabileceği düşüncesiyle tarım ihracatını yasakladığı şu süreçte, tarım en hayati sektör çünkü.

Parçalanmış araziler, çiftçi eğitimi eksikliği, kaliteli tohum ve hayvancılık desteklemesi gibi konuların ivedilikle tekrar masaya yatırılıp değerlendirilmesi olmazsa olmazımızdır.

Kendi kendine yetebilecek kaynakları olan ülkelerden biri olduğumuz göz önüne alınırsa her köşesi bir hazine değerinde olan topraklarımızın önemi tartışılmazdır. Dünyanın en verimli topraklarına sahip Anadolu´muz varken Çin´den neden ayçiçeği ve pirinç ithal ettiğimizi izah edecek biri var mı? Türkiye pirinçten domates konservesine, sarımsaktan zencefile kadar Çin´den binlerce ton tarım ürünü ithal ediyor. TÜİK´e  göre Türkiye, 2019 yılında Çin´den 350 milyon dolarlık tarım /gıda ürünleri ve hammadde ithalatı yaptı. Biz üretmeyi unuttuk ve hep Çin´den aldık.

Gıda, tarım ve hayvancılık için vakit kaybetmeden Bilim Kurulu oluşturmamız şart. Kimseye ihtiyaç duymayacağımız, kimsenin ülkesinden ithalat yapmayacağımız tarım modeli kurmamız lazım. Küreselleşme diye diye küresel şirketler bize gıdalarını sattılar. Yerel tohumlarımızla, başka ülkelerden ithal olmadan doğal gıda üretmemiz artık şart. Türkiye´nin her köşesinde tarım seferberliğine ihtiyacımız var. Gıda ithalatının hiç olmadığı Türkiye hayaline herkesi inandırmak zorundayız.

Tarımda gübre, tohum, mazot, damızlık, tarım aletleri ve diğer bütün alanlarda her türlü bağımlılığa son verecek politikaları hemen konuşmaya başlamamız lazım.

Çiftçi yeniden destekleme kapsamına alınmalıdır. Çiftçilerin emeklerinin karşılığını alabilmesi şarttır. Salgın bitince küresel şirketlerin yabancı ilaç, gübre, tohum kölesi yaptığı çiftçileri bu çarktan kurtarmamız gerekir.

?Köylü milletin efendisidir.?sözünü söyleyen ulu önderimiz çiftçiyi ve çiftçilik mahsullerini kastetmiş ve onlar olmadan kaynaklarımızın heba olacağını öngörmüştür.

İlimiz açısından bakıldığında da tarım ve hayvancılık birincil geçim kaynaklarımızdır.

Buna binaen her güzelliğe layık çiftimizin tarımına gereken desteği, kurum kuruluşlarımız vermelidir. Sorunlar toplantılarda dile getirilmeli ivedilikle çözülmelidir.

Sadık yar olan kara toprağın sadık dostu çiftçilerimize selam ediyor, tarım ve hayvancılık üzerine tüm beklentilerin gerçekleşeceği bir yıl ve öpülesi nasırlı ellerinden bereket aksın diliyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI