SULTAN ŞEHRİN ULU ÇINARI İHRAMCIZADE İSMAİL HAKKI TOPRAK

3 yıl önce

Çünkü o bir peygamber soyu, peygamber kokusudur. Çünkü gül soyundan gül doğar.

Peygamber sevgisini yüreğinden gül döker gibi dökerdi, Allah resulünün şefkatini, merhametini anlatırken, dinleyenler ?eyvallah? der, başka söze hacet duymazlardı.

?´Kardeşlerim´´ derdi her sohbetinin başında kardeşlerim? Çünkü kardeştir Müslümanlar, çünkü sözün en güzelidir kardeşlik.

Birisi şikayet etse kardeşini hemen uyarır derdi ki: " Hüsn ü zan velayettir, su i zan cinayettir. Kardeşine su i zanda bulunma.´´

Vatanını sever, yaşadığı şehrin manevi güzelliklerine önem verir, olmadık işleri azami gayretle oldurmaya çalışırdı. Yaşadığı yıllarda ekonominin zor günlerinde Ulu Camii gibi bir camiinin tadilatı, imam hatip okulunun yapılması, Sofu Yusuf Camii´nin ve kuran kurslarının ihtiyaçları için takvim bastırıp satılması ile de yakından ilgilenir. "İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır." Ölçüsünden hareket ederek Sivas ve çevresinin her türlü sosyal, kültürel ve iktisadi meseleleriyle ilgilenmiş, camii, okul, köprü, çeşme vb. eserlerin yapım ve onarımlarında önderlik etmiştir. Ayrıca çeşitli dernek ve vakıf başkanlıklarında bulunmak suretiyle hemen her alanda hizmetlerine ömür boyu devam etmiştir. Bir rivayete göre 106, başka bir rivayete göre de 154 eserin yapım ve tamiratına vesile olmuştur.

Bu yönüyle Sivas ve çevresinin maddi-manevi kalkınmasında rehberlik etmiş, unutulmaz hizmetler yapmıştır.

Çünkü; yağmurun getirdiği bereket misali geçtiği yerde güller açtıran efendidir o.

Güller şehrinin, Resulullah efendimizin son fidanlarındandır o.

Soğuk Sivas´a Medine´nin sıcağını getirendir o.

Efendilerin efendisinin emanetlerinden ehl-i beyittendir o. 

Bizimdir, bizdendir adı gibi İsmail. Topuğunu yere vurup zemzem çıkaran adı gibi. Sivas´ın da susuzluğunu giderendir o.

Adı gibi, Hakkı adı gibi Hakk´ı taşıyandır o.

Sevgidir, muhabbettir o.

Çünkü sevgi hayydır,  çünkü sevgi kayyumdur. Sevgi, kullara Allah´tan Resulüne, Resulünden bize geçen armağanıdır.

Öyle güzel armağandır ki nesilden nesle ne bozulur ne yıpranır, sevgi yayıldıkça anlaşıldıkça parlar güzelleşir.

Efendimiz ve ehl-i beytinin sevgisini de kim tadına varırsa bırakmaz. Çağlayan nehirler gibi aktıkça, yürekleri, ruhları dinlendirir şıkırtısı.

Biz de ihvandan dinledikçe Efendi hazretlerinin sevgi çağlayanı   hayatını görüyoruz, öyle bir çağlayan ki coştukça gözden yaş getirir.

İsmail Hakkı Toprak Hazretleri sohbetlerinde mürşidi Mustafa Haki hazretlerine olan muhabbetini sık sık tekrarlar, onunla ilk karşılaştığı anı unutamadığını, gönlünü tutuşturan o sevgini ateşinin aynı tazelikle yanmaya devam ettiğini söyler ve daima bu ilahiyi okur sevgi çağlayanını gözlerinden akıtırdı.

?Seni ben severim candan içerü

Yolum vardır bu erkandan içerü

Beni benden sorma bende değilim

Suretim boş gezer tenden içerü?

Bu sevgi zinciridir, efendiler efendisinden gelen ve mürşidi kamile sirayet eden.

Bir kez kapısından geçen sevgisini alır, tadına doyamaz, zincirin halkasına eklemek ister.

Onunla ilgili anlatılanlardan bir olayı burada nakledecek olursak; uzaklardan duyarlar Efendi hazretlerini, yola çıkarlar gelirken iki kafadar konuşurlar: ? Bu efendi keramet sahibi ise kış günü bize üzüm ikram eder, değilse bilmez üzümü de ikramı da döneriz tekrar.? Yolculuk biter gelirler efendinin huzuruna efendi sukut içinde oturmakta, sorar birisi: Neden susarsınız? Konuşsana bizimle efendi!´´ der diğeri.

Büyük bir sevgi şefkatle Efendi Hazretleri: ?Sukutumuzdan anlamayan konuşmamızdan bir şey anlamaz? der.

?Siz de oturun efendiler size de üzüm ikramız var.? Deyince sevgi zinciri halkasına kilitlenen misafirler, bu zincire halka olmak bedeli ile büyük bir utançla, demirin ocakta kızararak tava geldiği gibi yüzleri kızararak tava gelirler ve eline yapışırlar.

Keramet sahibidir çünkü.

Efendiyi tanıyanlar onun mütevaziliğini anlatırlar, sevgi hamurundan yoğrulup ekşitilmeden teslim edilen Efendiyi.

Der ki:

?Kardeşlerim!  Ehlullahın nazar ve himmeti, dağları taşları eritir ve ihya eder. Biz şaraptan dönme sirkeyiz, bizim bir gözümüz daha vardır, onu da Cenab-ı Hak nasip etmiştir. ?

Diyerek tevazunun en güzel örneğini teşkil ederdi.

Biraz da ?´vekale´´den bahsedecek olursak, ?´vekale? çarşı içinde, Çorapçı Hanı´nın üst katında iki göz bir odaydı. Yaz kış demeden uzaklardan kopup gelen ihvanlar orada iaşe edilir, Efendinin sohbetlerini ?samiin? sıfatıyla dinlemek saadetine erişirlerdi. Oradan da tekkenin mutfağında, koca koca kara kazanlarda pişmiş tekke aşının lezzetine varırlardı. Hanım ihvanlar ise, eğer uzak yerlerden gelmişlerse birkaç günlüğüne tekkede misafir edilirlerdi.

Burada Efendi Hazretlerinin çaya düşkünlüğüne de değinmeden geçmek olmaz. Bir gönül neşvesiyle coştuğu zamanlarda:

?´semaverin rengi aldan

getir sağdan götür soldan

derviş çıkmaz böyle yoldan

yan semaver, dön semaver

Limon şeker çay semaver.´´

Diyerek semaver ilahisine başlar, ihvanlar devam eder ilahiye, hep birlikte çay içer demlenir ve çaya da ? küçük derviş? derlermiş.

Bağrında ateş yanan semaver dervişlerin yanık bağrını anlatır, yanar semaver dönermiş dervişlerle. Semaver yanıp döndükçe özdeşleşirmiş dervişlerle, çay muhabbeti de genişler gidermiş.

Ve her güneş doğar, aydınlığın zirvesine çıkar ve batar. Batma vakti geldiğinde hüzün vardır sevenlerinde. Öyle bir hüzün ki yetimlik içine doğmuştur sevdiklerinin, bir boynu büküklük vardır müridan  da? Andırır Resulullah´ın  vefatında Ömer´in sancısını, öyle bir hüzündür ki andırır Bilal´i Habeşinin  sessizliğini ve bir güneş ömrüne sığdırdığı güzelliklerle Sivas´ta veda eder nurlu yaşamına. 2 Ağustos 1969 Sivas  sokakları büyüğünü uğurlamaya hazırlanır. Paşa Camii´nden alınan tabutu eller üzerinde dualarla Ulu Camii´ne getirilir ve oraya defnedilir. Bir anlamda Toprak toprağa verilir ve Hakk´a vasıl olur.

Sivas esnafında ve halkında birçok meziyet ve nasihatıyla yer edinmiş İsmail Hakkı Toprak için, çok kitaplar yazılmış hayatı da anlatılmıştır.

Kendisinin Darende´ye özel bir ilgisi ve sevgisi olmasından dolayı Hulisi  Efendiyi sevmiş ve övmüştür: ?Hulusi istedi biz de verdik.´´ demiştir. Bunun gibi daha nice anıları, sözleri hala dillerde yaşamaktadır. İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Hazretleri o güzel sözlerinin birinde: ?´Gardaşlarım piyasada tonlarca kağıt var. Bunların belli bir kıymeti var ama kağıda imza atılıp mühür vurulduğunda para oluyor, son kıymetini buluyor. Kağıdı para yapan mühür ile imzadır, insanı insan yapan zikir ile duadır. Allah´ı çok zikredin.´´

İşte bu güzel sözü özetler, yaşanan kısa ömrün kulluk olduğunu, insanı insan yapanın zikir ve dua olduğunu.

Bir deryadan bir damla su ile gönülleri şenlendirmeye çalıştık.

İnsanlığa imanın sevgiden geçtiğini öğreten İhramcızade´yi, adına çıkan kitaplardan okuyup tanımalıyız.

Tanımak borçtur İhramcızâde Efendiyi, okumalı, okutturmalı sözlerini? Ziyaret etmeli gül kokulu kabrini. Ziyaret edenler bilir ki o kabirden hala gül kokar, ziyaretine gidenleri gül kokusuyla karşılar.

Gül soyundan, güller diyarından gelen efendimiz, şehrimizin gülü, ne mutlu seni sevenlere? Ne mutlu senin soyunu sevenlere?

                    

Not: İhramcızade İsmail Hakkı Toprak anısına Sivas belediyesi, Çorapçı Hanını restore etmiş, Efendi Hazretlerinin yaşadığı mekanları aslına uygun dekore etmiştir. Çorapçı Hanı ?´İsmail Hakkı Toprak Kültür Merkezi´´ olarak değiştirilmiş, ziyarete açılmıştır. Anısını yaşatmak isteyen müritleri ise daima hanı ziyaret ederler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI