DEDİKODU GÜRUHU

4 yıl önce

Başkalarının hayatını incelemeyi, araştırmayı, konuşmayı ve yargılamayı ne çok seven insanlar var çevremizde.

Böyle insanlar ellerine fırsat geçse, polisin peşi sıra baskınlara gidip, ayıp hayatların yüzüne tükürmek için can atarlar.

Manşetler bile yetmez onlar için tükürmeye, illa daha da ayıp daha da tükürecek yüz ararlar. Başkalarının ayıbı ile ego okşama olayıdır bir çeşit aslında.

Egoları tatmin etmekten öteye birde kendi günahlarına ortaklık aramaktır aslında farkında olmadan.

Neredeyse vurun emrini kendileri verecek kadar yürekleri kabarır, dürüstlük abidesi kesilirler. Adalet ve hak dağıtmak sanki onlara kalmış gibi.

Kulaktan kulağa mekanizması ile oluşmuş bir insan evladı icadı olan dedikodu, bazen bir merak dürtüsüyle, bazen de hayatında başarıyı yakalayamamış, istediği yaşamı yaşayamamış olanların, kıskançlıklarının neticesiyle, başkalarının başarısını alt etmek, baltalamak için yaptıkları bir nevi rahatlama şeklidir.

Başkalarının hayatlarını konuşarak kendi dertlerini unutmaya çalışanların, hayatındaki boşlukları doldurmaya muhtaç olanların rehabilitasyonudur dedikodu.

Bazıları için de herkesin yaptığı, sadece kendisi hakkında yapılmadığı zamanlarda "zararsız" diye adlandırdığı şeydir.

Bazılarının deyimiyle de dedikodu değildir o, olan şeyi konuşmaktır.

Aynı zamanda kendi hakkında konuşacak çok fazla şeyi olmayan insanların, başkaları hakkında doğru veya yanlış duyduklarını olur olmaz yerlerde paylaşmaları kendi eksikliğini tamamen örtme çabasıdır.

?´Duyduğunuzu konuşmak size günah olarak yeter.´´ Diyen bir hadisi şerife rağmen, kimin ne kadar doğru konuştuğuna nasıl bu kadar eminler ki her duyduklarını orada burada konuşurlar.

Toplumumuzun bir diğer gerçeği ise dedikodu yapmanın maalesef cinsiyet tanımadığıdır. Her ne kadar erkeklerin bayanlara oranla daha az dedikodu yaptığı söylense de erkekler de dedikodu yaparlar. Sadece bayanlara göre daha az sözcük tüketerek fakat daha fazla dedikodu yaparlar.

İş yapmadan, çalışmadan, emek vermeden başkasının emeğine konmak isteyen insanlar, hedefledikleri ya da arzuladıkları hayat üzerine oyun oynarlar. Dedektiflik, polislik, yargıçlık oynamak için kaybettikleri zamanı ve dünyanın en kıymetli cevheri olan beynini yerinde kullanmayıp, boş şeylere harcadıkları vakti, aslında bir işin ucundan tutarak harcasalar, dedikodusunu yaptıkları kişilerin ayıpları belki de yok denecek kadar azalacak.

Başkalarını suçlamak ve susturmak için ayıplarını arayanlar, bilmeliler ki özel yaşamın girilmez tabelasını ?´Allah´´ koymuştur. Cehennemde en geniş araziye sahip olacak günahı işleyenlere, ?´Kınadığınız şey başınıza gelmeden ölmezsiniz.´´ Hadisini hatırlatmakta fayda var.

Neyi niçin söylediğimizi tahlil edebilirsek, bu bize değer yargılarımız, öz sevgimiz ve güvenimiz hakkında önemli ipuçları verecektir.

Dedikodu yapmak -bazıları için- bazen çok eğlenceli oluyorsa da, başkaları hakkında söylediğimiz doğru-yanlış her sözün asla farkına varamayacağımız boyutlara ulaşacağını bilmeliyiz. Sanıldığından daha büyük etki ve güce sahiptir çünkü.

İş ortamı, okul ortamı, akraba ilişkileri, köy hayatı, mahalle hayatı, hatta aile hayatında bile olan dedikodunun kalpleri kırıp ilişkileri mahvettiğini, insanların şerefiyle oynayıp isimlerini lekelediğini, hatta toplumları bile ileri gitmekten alıkoyabildiğini hepimiz biliyoruz.

Çünkü dedikodunun bir sonraki safhası, dedikoduyla yetinmeyen ve bunun müptelası olan kişi için kaçınılmazdır ki o da iftira atmaktır. İftira atmak ise dedikodunun büyük kardeşidir, iftira insan öldürmekle eş değerdedir İslam´da.

Dilleri ile insanları kıranları ibadetleri temizlemez hadisi şerifi, dilinize sahip çıkmanız için yeterli uyarıdır sanırım daha ne denir bu durumda ibadetler bile tehlikeye giriyor.

Eğer elde dedikoduyu yeterince şenlikli gösterecek malzeme yoksa yapılan ufak ve masum görünen eklemeler çoğu zaman masum sonuçlara yol açmamaktadır. Sıradan bir arkadaş muhabbeti, ofis eğlencesi, altın günü laklağı iken çok tehlikeli boyutlara varabilir.

Bunun neticesinde de insanlar zan altında kalıp, edilen bir kelam üzerinden hayatları başkalarının müdahalesiyle tecavüze uğramaktadır.

Dedikodunun en can alıcı yanı, dedikodusu edilen kişinin hayatına yapılan bu arsızca müdahaledir.

Her insanın bir hikâyesi vardır, insanları tanımadan onları yargılamamak gerekir. Gerçekler görünenden ve bizim bildiğimizden farklı olabilir. Herkes tek bir dünyada yaşar ama herkesin dünyası farklıdır.

Kendimizi rahatlatmak için başkalarının yaşamıyla oynamaya hakkınız var mı? Vicdanınız bu soruya nasıl yanıt veriyor?

Yüreğinize ve vicdanınıza şimdi sorun ve kendinizi sorgulayın. Başkalarından çok çok mu iyisiniz, yoksa evliya veya derviş misiniz? Ya da çok mu masumsunuz?

Her şeyi çok iyi bildiğimizi sanırız oysaki en iyi bildiğimiz şey haddimizi bilmek olmalıdır.

Ve o zehirli lezzete karşı irade gösterebildiğimiz müddetçe, ağına düşeni her zerresine kadar eritebilen bu zehirden olabildiğince uzak durduğumuz sürece ancak kaliteli insan olabiliriz.

İnanın kim ne yapmış ne etmiş umurunuzda olmadığı zaman, gerçek mutluluk sizi bulabilir.

Daha çok şey varda söylenecek gerisini siz kendinize söyleyin, cehennemde yanmaya değer diyecek kadar önemlimi yaptığınız hoşgörü ile bir bardak çay içtiğiniz insanları koruyun herkes kendi bilir günahını siz hoşgörü ile affetme mutluluğunun keyfini yaşayın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI