SULTAN ŞEHRİN ULU ÇINARI İHRAMCIZÂDE İSMAİL HAKKI TOPRAK

3 yıl önce

Uzunca bir yol gidersiniz susuz. Dağlar, yollar, tarlalar aşarsınız.Uzakta bir yerde yeşil bir alan vardır, oraya yönelir ayaklarınız. Gittiğiniz yerde yeşilliklerin içinde çok güzel bir memba suyu, bakmaya da içmeye de doyamadığınız bir su sizi beklemektedir.İşte budur İsmail Hakkı TOPRAK?Övmeye de sevmeye de doyamayacağımız bir sevda iksiridir hem de öyle bir iksir ki, kaynağı efendiler efendisinden gelir. Seyit soyundandır, efendiler efendisinin soyundan.1880 tarihinde Sivas´ın Örtülü Pınar Mahallesinde bir nur doğar. Babası Hüseyin Hüsnü Bey, bir kolağasıdır ve ilk kucağına alır oğlunu: ?´Oğul, der oğul, ne güzelsin, ne şerefli geldin.´´Halk arasında ?´Nilli Hatun´´ diye maruf olan annesi Ayşe Hanım, Seyyid Mustafa Hâki Efendiye intisaplı Medineli bir seyidedir.Ayşe Hanım, subay olan birinci eşinin vefatından sonra İhramcı zâdelerden Hüsnü Bey ile evlenir, uzun müddet evladı olmayan Ayşe Hanım bir tavsiye üzerine Ravzay-i Mutahhara´da Cenab-ı Allah´a münacatta bulunur. Ardından İsmail Hakkı Toprak Efendi Cenab-ı Allah´ın lütfu ile dünya gelir. Efendi Hazretleri Ayşe Hanım´ın bu evlilikten dünyaya gelen tek evladıdır.Ayşe Hanım evladını yüreğinin zikri, elinin nuru, dilinin duasıyla büyütmüştür.Ayşe Hanım yılların hasretinden Allah´ın lütfu biricik oğluna:?Oğlum mazhariyetin çok büyük, sana abdestsiz süt vermedim, gönlünü hoş tut, neye ihtiyacın olursa benden iste.´´ dediğini Efendi Hazretleri çok defa dile getirmiştir.Bir annenin canından ayrılıp canına can katandır evlat. Ayşe Hanım da canına can katan evladını sever, över. Dillerden dillere söylenir evladına övgüsü:?´İsmail´im âzamımsınGül yüzlü tazemsin Dört kitabın hakkı içinGönlümde gezen sensin.´´Ayşe Hanım bunları söyledikçe Efendi Hazretleri tekrar eder, sevinir öperdi anacığını. Bir gün annesine: ?Babama söyle bana sarık alsın.? der. Annesi de ?Oğlum sen sarık ol, millet seni başında taşısın. ? Diye buyurur.Annesinin sevgisine binaen: ?´Ben annemi severim ama annemin de âşığı benim der. ?´ ve ardından hasretle ağlardı.Yine Efendi Hazretlerinin validesi Ayşe Hanım rüyasında Resllullah´ı gördüğünü ve Resûlullah´ın: ?Biz İsmail´i kendi hamurumuzdan yoğurduk, ekşitmedik ve sana da hediye ettik.? dediğini de müjdelemiştir.Ev içinde muteber, halk içinde muteber bir nurdur İsmail Hakkı Toprak. Efendimiz soyundan bir nurdur o.Bir şiirdir bir nefes? Kim konuşsa, Efendiyi kim anlatsa, hakkını verememekten korkar, candır, canı yanana şifadır hasta olana devadır.Kim ki başı darda, koşar yanına, yaşamdır, gerçektir, haktır İsmail Hakkı Toprak?Çifte Minare´de yapar ilk tahsilini, sonra Rüştüye´yi bitirir, ardından medrese tahsiline Şifaiyye Medresesi´nde devam eder. Arapça ve Farsça´ya ana dili gibi vakıf olan İsmail Hakkı Efendi ilmi sahada kendini bilhassa dini ilimlerde yetiştirmiştir.Daha çocukluğunda bazı manevi haller zuhur eder bu hallere vakıf olan Efendi Hazretleri, ilk olarak Sivas´ta bulunan Kadirî büyüklerinden Arap Şeyh ile Halveti Mür Ali Baba´ya hizmet eder. İsmail Hakkı Efendinin ilk mürşidi Arap Şeyh´in: ?Evladım senin nasibin bizden değil.´´ demesi üzerine validelerinin de katıldığı bir arkadaş gurubu ile Tokat´a gider. Orada Seyyit Mustafa Haki Efendiyle tam bir teslimiyet içinde tasavvufi aleme girmiştir.Mustafa Haki Efendiyi ilk gören İsmail Hakkı Efendi: ?O anda bir hal oldu kardeşlerim. Efendim dedi ki: ?Sen hacı hanımın oğlu değil misin.´ dedi ve ellerim yeşil renk aldı, o anda bir manevi haz aldım, gözüm elim mürşidim oldu, o ben oldu, ben o oldum. Bana bir nazar etti ki ne olduğumu bilemedim. ?´ demiştir.Haldir o, tasavvuftur, takvadır, ilimdir. Tevazu ve sabır, takva ve sıdk şiârıdır, dilden dile dolaşan candır İsmail Hakkı Toprak.Efendi Hazretleri özelde ve sosyalde her hali ile örnek olmuş, yanında yaşayanlar bu halden nasiplenmiştir.İhramcızâde Efendi, emekliliklerine müteakip Çitil Han´da bir süre komisyonculuk yapmış, bu suretle kazandığı cüz´i kazançlarını hizmet için sarf etmiştir. Komisyonculuk çalışmasını ihvanlar gülerek anlatır: ?´Bu iş karpuz işiydi, Efendi gelen giden ihvana birer karpuz kesince zarar etmiş, bu işi de bırakmıştır.? derler. Bu arada irşat faaliyetlerine devam eden Efendi Hazretleri, Yeni Camii yanında 1952 yılında, Çorapçı Hanı´nın üst katında han sahibi Muammer Somtaş´ın birkaç oda tahsis etmesiyle burayı vekale olarak kullanmıştır. Sohbetlerine uzun müddet bu handa devam etmiştir. Başka şehirlerden ziyarete gelenleri burada ağırlar, hemen gidecek misafirleri ikramsız göndermek istemez: ?´Bir çökelik ekmek yemeden gitmeyin evladım. ?der mutlaka sofra kurdurur, doyurmadan hiçbir misafiri yola çıkarmazlardı.Kadınlara ayrı saygı ve hürmet gösteren Efendi Hazretleri kadınların her yaptığına teşekkür eder, onları ayrı ayrı onurlandırırdı.Çocukların saygıda, hürmette büyükler kadar nasibi olduğunu söyler, her güzel etkinlikte onları nasiplendirirdi.Atatürk dönemine de denk gelir yaşamı, çok saygı duyar devlet başkanına. Her çıkan kanuna ilk o uyar, şapka devrimi gelir kasket fötr takılacak, hemen emre itaat eder kasketini kafasına takar. Ancak vekaleten içeri girerken şapkasını dışarıda çıkardığı ayakkabısının üstüne bırakır, içerde zikrini ibadetini yapar çıkınca da tekrar başına takardı.Sebebini şimdilerde anladıkça hayranlığımız artıyor, çünkü devlet bekasında hiyerarşi şarttır. Emre itaat olmayan yerde nizam olmaz, emre itaat eder, ancak şapkayı tasvip etmez. İbadette sadece Allah´ın kuralları geçerlidir o da öyle yapar. YAZININ DEVAMI YARIN

YAZARIN DİĞER YAZILARI