“SORGULANMAYAN DEĞİŞİM”

Milletler, toplumlar, temel değerlerini ve kültürel hafızalarını korudukları müddetçe gelecekte var olurlar.

Uğur YILDIRIM

3 yıl önce

-Milletler, toplumlar, temel değerlerini ve kültürel hafızalarını korudukları müddetçe gelecekte var olurlar. Ekonomik, sosyal, bilim ve teknoloji alanında bir hayli ilerleme kaydedilirken, kültürel ve ahlaki değerlerimizde, bir bir yozlaşmaya ve erozyon yaşanmaya devam ediliyor...

-Dilimiz, tarihimiz, kültürümüz ve etik değerlerimizde eksen kayması yaşıyoruz.

-Toplum düzenini sağlayan Hukuk kuralları zamanla değişebilir; lakin Ahlak kuralları değişmemeli...

-Değişimin önünde elbette durulamaz. Fakat her alanda değişime mecburmuşuz gibi, tutturulmuş “bir değişim ve yenileşme hastalığı" gidiyor. Zevkler, renkler, eşyalar derken kültürel hafızada değişime uğruyor.

-Kelimeler değişiyor. Örf ve adetler güncelleniyor. Bu neyin değişi midir ?

-Tarımdan Sanayi toplumuna doğru hızlı bir değişim süreci geçirdik...

-Ahlaki değerler zamana göre değişir mi ? Dinde yenilik olur mu ? Değişimin yıkıntılarını, yeniliğin toplumda açacağı hasarları araştırmadan değişim doğru mu ? Örneğin; teknolojik gelişimin, kültürel ve ahlaki değerlerimizi nasıl çöküntüye uğrattığını araştırmak gerekmez mi ? Bilgisayarların, cep telefonlarının, bilişim teknolojilerinin çocukların ve bizlerin "hayal dünyasına" etkisini ne kadarını biliyoruz ?

-Davranışlar, tutumlar, düşünceler, "mutasyona uğramış" hücre gibi evrim geçiriyor.

-Cinsiyet değişimi; erkek-kadına, kadın-erkeğe dönüşüyor. Hem cinslerin evliliklerine ruhsat veriliyor. Dini, ahlaki ve kültürel zenginliklerimiz, gelişme ve yenileşme uğruna katlediliyor.

-Son yıllarda kadının çalışma hayatına girişi ailelere, çocuklara ve topluma olumlu veya olumsuz sonuçları ne kadar araştırılıyor ?

-Evet ! Refah arttı. Özgürlükler çoğaldı. Hayaldi dediklerimiz gerçek oldu. Teknolojinin sunduğu imkanlar sayesinde hayat inanılmaz düzeyde gelişti...

- Artık kadının toplumdaki görevi ve tanımı da değişti...

-Kadınlar çalışıyor, para kazanıyor, özgüvenleri artıyor, ev ekonomisine ve ülke ekonomisine ciddi katkı sunuyorlar. Kadın iş yoğunluğundan eşine, evine ve çocuklarına ayıracak zaman bulamıyor.

-Kadının ailedeki sorumluluğunun yerini kim doldurabilir ? Neticede yetişen ruhsuz çocuklar. Yıkılan yuvalar, boşanmalar, annesiz babasız çocuklar !

-Bu durum ülkenin aile planlamasına da yansıyor. Geniş aileden, çekirdek aileye geçen bir toplumuz. Uluslararası arenada, çekirdek ailenin yapısı değişti. Ailedeki çocuk sayısının azaldığı gibi, ebeveynler sorumluluk almaktan, çocuk yapmaktan dahi korkuyorlar...

-Değişen dünya düzeninde artık çocukları anneler değil;  anne kokusu ve şefkati olmayan kreşler yetiştiriyor.

-Aile reisi olan erkek; eşinin, aile ekonomisine katkı sağlayıp, çocukların sorumluluğunu üstlenip, işlerinin azalmasından hiçte şikayetçi değil... Zira artık kadınlarda evin reisliğine ortaklar...

-Ya değişime ve dönüşüme uğratılan çocuklar...

- Kreşlerde yetişen çocuklar, düşüp canı yandığında, eli-kolu, dizi kanadığında, şefkatle onları yanı başında saracak annesini bulamayan, baba şefkatinden mahrum, anne kokusundan uzak rüyaya dalan günahsızlar...

-Elbette çocukluğunda ebeveynlerinden uzak büyüyen çocuklar; anne-babaları yaşlandığında onları yaşlı bakım evine bırakmaları da gayet normal karşılanmalı...

- Saygının, sevginin, hoş görünün itibar yitirdiği, birbirinin düşüncesine katlanamayıp kutuplaşan insanlar böyle bir dünyada ne kadar mutlu olabilirler ? 

-Ahlaki ve kültürel değerlerimizin, yozlaştığını, giderek itibar görmeyip zayıfladığını, saygı ve sevgi değerlerimizin değişim ile erimesi akâbi bizden neleri alıp götürdüğünü hiç düşünüyor muyuz ?

-Artık “Vefanın” anlamı dahi değişti. Bir semt adından ibaret !

-Bizi biz yapan, diğer toplumlardan bizi farklı kılan “öz değerlerimiz” katlediliyor.

-Bütün bunlara ilaveten birde pandemi ile eve hapsolmuş, çocukluğunu yaşayamayan çocuklar için endişelenmemek elde değil...

-Toprağa yalın ayakla basmayan, altın başaklı buğdaylar arasında koşmayan, bir hayvanı dost edinmeden çocukluğunu tatmayan canlara üzülüyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI