ALLAH’A SIĞINMAK

ALLAH’A SIĞINMAK

MUAMMER OYTAN

3 yıl önce

Bir insan için en büyük mahrumiyet, Allah’ın engin rahmetine sığınmaktan kendisini mahrum bırakmaktır. Cenab-ı Allah, bizleri bu tehlikeden kurtaracak ve kendisine en güzel şekilde kul olmamızın yollarını göstermiştir. Yüce Kitabımızdaki Felak ve Nâs isimli iki muhteşem surede kendisine sığınarak yaşamayı öğretmiştir. Bu sebepledir ki Peygamberimiz (s.a.s) Allah’a sığınmanın en güzel ifadesi olarak nitelediği bu iki sureyi çokça okumamızı tavsiye etmiştir.

Felak ve Nâs surelerini okumak, Allah’ın rızasını ve himayesini talep etmektir; her türlü şer ve kötülükten, karanlıklar içerisinde yolumuzu kaybetmekten Rabbimize sığınmaktır; Haset ve öfkenin, kin ve nefretin, batıl ve hurafenin, vesvesenin esiri olmaktan O’na iltica etmektir. Art niyetlilerin, kem gözlülerin, kalbi kararmış, vicdanı taşlaşmışların şerri karşısında O’ndan yardım istemektir. Duygu ve düşünceleri ifsad ve istismar edenlere karşı O’nun inayetini talep etmektir.

MELEKLERİN DOSTLUĞU.

Melekler, Allah’ın emir ve yasaklarına asla karşı gelmeyen, Allah’ı öven, O’na secde eden ve asla kibirlenmeyen nuranî varlıklardır. İnsanlar için dua ederler, ölüm zamanı gelen insanların canlarını alırlar, cennet kapılarında müminleri karşılayıp onları selamlarlar ve müminleri cennetle müjdelerler. “Rabb’imiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru olanların üzerine melekler iner, (onlara) ‘korkmayın, üzülmeyin, siz vadolunduğunuz cennetle sevinin, biz dünya hayatında (olduğu gibi) ahiret hayatında da sizin dostlarınınız, orada size canlarınızın çektiği her şey var, orada size istediğiniz her şey var’ derler.”(Füssilet,41/ 30-31) .(İsmail Karagöz, Sevgi ve Dostluk, s.214)

 

 

KABE’DE MÜLTEZEM. 

Hacerül Esved’in bulunduğu köşe ile Kâbe Kapısı arasında kalan, takriben bir buçuk metrelik kısma “Mültezem” denir. Burası duaların kabul edildiği, en önemli ve kıymetli yerlerden birisidir. Bu kısımda dua etmek için gelenlerin çokluğu ve izdihamı hemen dikkatleri çeker. Bu kısma “günahlardan uzaklaşılarak sığınılan yer” de denir. Allah Resulü’nün, Mültezeme gelerek göğsünü, yüzünü ve ellerini açıp, oraya yapıştırdığı ve o şekilde dua ettiği rivayet edilmektedir. Kabe’yi ziyarete gelenler de, Mültezem’e vücutlarını yapıştırır, ellerini kollarını açarak sağ yanağını koyarak burada ağlayarak dua ederler.

Buranın fazileti ve önemi hakkında pek çok rivayet vardır. Mücahid’den rivayetle: “Bir insan Mültezem ile rükün arasında dua eder, Allah’tan bir şey ister ve bir şeyden sığınırsa, Allah O’na istediğini verir…” denilmiştir. (İslam Ansiklopedisi).

Hz. Ömer, hacca giderken Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “Kardeşin için de dua eder misin?” demiş ve Mültezem’de dua etmesini istemiştir.   

(Bahattin Akyön, Mekke, Medine, s.109)

Şeyh Sa’di der ki: “Bir derviş gördüm. Beytullah’ın eşiğine başını koymuş ağlayarak şöyle niyaz ediyordu: Yâ Gâfur! Yâ Rahîm! Sen bilirsin ki, insanlar pek zalim, pek cahildir. Kulluk vazifelerini sana lâyık surette ifa edemezler. Sana ibadette kusur ettiğim için özür dilemeye geldim. İbadetime güvenmiyorum. Beni ister öldür, ister suçumu bağışla. İşte yüzümü eşiğine koydum. Kul sana bir şey teklif edemez. Ne buyurursan razıyım. İlâhî ben kulun ümit getirdim taat (ibadet) getirmedim. Kapına dilenmeye geldim, ticarete gelmedim. Bana, sana yakışanı yap, bana yakışanı yapma!”

Abdulkadir Geylânî, Kâbe’nin avlusunda çakıl taşları üzerine yüzünü koymuş şöyle niyaz ediyordu: “İlâhî! Beni affet. Eğer muhakkak beni azâba duçar edeceksen Kıyâmet günü beni gözsüz haşret ki, iyilerin karşısında mahcup olmayayım!”

 

 

10-KABE’DE ŞAZERVAN.

Kâbe-i Muazzama’nın duvarlarının, temeline bitişik olan, fırdolayı Kabe’nin etrafındaki 50-60 cm. yüksekliğinde, 45 derece meyilli ve üzeri mermerle kaplı çıkıntı yerlerine “Şazervan” denir. Şazervanda Kâbe örtüsünün bağlandığı 55 adet gümüş halka vardır. Aynı şekilde Kâbe çatısında da örtünün bağlandığı halkalar da mevcuttur. Beytullah’ın örtüsü bu halkalar yardımıyla aşağıdan ve yukarıdan gergin bir şekilde bağlanır, asılı kalır. Gümüş halkalar, Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdulaziz döneminde, 2009 senesinde son kez değiştirildi. Halkalara, önce pamuk-ibrişim karışımı kalın bir halat geçirilir ve örtünün uç kısmı bu kalın ipe dikilir. Bu halatın her sene Muharrem ayında değiştirilmesi adettendir.

(Bahattin Akyön, a.g.e. s. 117) 

 

MELEKLER İYİ İNSANIN DOSTUDUR.

Yukarıda belirttiğimiz üzere, Mevlâna Hazretlerinin bahsettiği, meleklerin özendikleri mü’minlere olan düşkünlüğü o derecededir ki, onların birisinin yaptığı herhangi bir iyilik üzerine   yoğun şekilde dua veya istiğfâr ederler. Bir mü’min insanlara hayır öğretecek olsa, melekler ona dua ederler. Âlim için, göklerde ve yerde olanlarla birlikte melekler de istiğfâr ederler. Yani günahlarının bağışlanması için Allah’a niyazda bulunurlar. Bir mü’min, namaz kıldıktan sonra oradan kalkıncaya kadar melekler onun için “Allah’ım onu bağışla, ona rahmet et” diye dua ederler. Bir mü’min dua ettiğinde melekler de onun duasına “Âmîn!” derler. Açıkça anlaşılmaktadır ki, melekler mü’minlerle dostturlar, arkadaştırlar; iman kardeşidirler. Mü’min kişi, dünya hayatı boyunca meleklerin arkadaşlığında ve onların gözetimi altında yaşar; kendisi bundan haberdar olmasa veya unutsa bile meleklerin ona olan ilgisi hiçbir zaman ihmale uğramaz. Bir ömür böyle geçtikten sonra, gizliliğin açığa çıktığı o an gelir. O an, dünya perdesinin kapanıp ebedi hayatın gözler önüne serildiği andır. Mü’min, o sadık dostlarını işte o anda gözüyle görür ve müjdeyi onlardan alır.” (Ümit Şimşek, a.g.e.s. 115-117). Bu ifadeler aslında Fussilet suresinin 30-32. Ayetlerinin ve aşağıdaki ayetlerin anlamına uygundur.

-“Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, ‘selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete’ derler” (Nahl,16/32).

 

HİDAYET

 Hidayet, kalbe konan nurdur. Hidayetin nuru olmazsa iman teşekkül etmez. Allah, dünyayı ve dünyadaki her şeyi insan için yarattı, insanın hizmetine verdi. İnsan bunu bilecek. Bir insan bütün ilimleri bilse ama Allah’ı bilmese, hiçbir şeyi bilmemiş olur. Allah’ı bilirse her şeyi bilmiş olur.

Allah’ı bilmenin alameti nedir? Allah’ı sevmektir. Allah’ı seviyorsan ibadetten, zikirden lezzet alır, haramlardan nefret edersin, İnsanlara muhabbet duyar, evine çoluk çocuğuna sevgi beslersin. Allah’ı bilmez ve sevmezsen dünya boş olur. Kin ve intikam duyguları alır, yürür.

ZİKRİN FAZİLETİ

 Erzurumlu İbrahim hakkı Hz., zikrin faziletleri hakkında şöyle demektedir: “ Zikrullah, irfan yolunun özüdür. Allah’a kavuşmanın yoludur. İnsanı Allah’a yaklaştıran en kestirme yoldur. Zikrin en üstünü “La ilahe illallah”tır. Zikrullah, gönüllerin nuru, ruhların huzurudur. Zikrullah göğüslere cila, akıllara nurdur. Zikrullah Allah’a kavuşmanın yoludur. Eğer Allah seni zikri ve fikri ile uğraştırıyorsa ve sen bundan zevk duymakta isen, sana müjde vereyim: Ehl-i cennetsin. Devamlı Allah’ı anmak, ruhu canlandırır, unutkanlığı önler. Gönül darlığını kaldırır.” (Marifetname,s. 337)

YAZARIN DİĞER YAZILARI