GIYBET ETMEK ÇOK KÖTÜDÜR.

GIYBET ETMEK ÇOK KÖTÜDÜR.

MUAMMER OYTAN

2 yıl önce

Çağımız Müslümanlarının işledikleri en büyük günah gıybettir! İnsanoğlu, en yakınlarını, akrabalarını, komşularını, tam olarak tanımadığı insanları, hiç de gereği yokken acımasızca eleştirmekte; aleyhlerinde konuşmakta; arkalarından dedikodularını yapmaktadır. Bundan da haşince bir zevk almaktadır. Aleyhe söylenen sözlerin “gerçek” olması, yaşanmış olması, bunların “gıybet” olmasını değiştirmez. Esasen bu söylenenlerin gerçek olmaması halinde “iftira” edilmiş olur ki bu katmerli günahtır.

Ayrıca insanın, içyüzünü bilmediği ve kendisini de ilgilendirmeyen bir takım konuların ardına takılıp onlar hakkında ileri geri sözler söylemesi, zan ve tahminlerde bulunması ahrette büyük bir pişmanlık sebebidir: Duymadığı bir sözü duymuş gibi, görmediğini görmüş gibi, şahit olmadığı bir şeye şahitmiş gibi davranıp o yarım yamalak bilgilerle bir takım değerlendirmelerde bulunmak, kişiyi Allah huzurunda kul hakkını çiğnemiş bir günahkâr haline getirir ( Prof. Nihat Hatipoğlu, Sabah Gazetesi, 15.05.2015,s. 26) .

Hz. Peygamber(s.a.s.), gıybeti, “Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır!” şeklinde tanımlamış; sahabilerden birisinin: “ Ya kardeşimde o söylediğim durum varsa, ne dersiniz?” diye sorması üzerine: “Söylediğin şey eğer onda varsa gıybet etmişsindir. Şayet yoksa ona iftira etmiş olursun” (Müslîm, Birr, 70) cevabını vermiştir.

Cenâb-ı Allah, Hûcurat Suresinin 12. Ayetinde: Kullarının, birbirlerinin arkasından, aleyhlerine konuşmalarını; dedi-kodu yapmalarını, birbirlerinin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırıp gıybetlerini yapmalarını yasaklamıştır ve bu tür davranışları “ölü kardeşinin etini yemek” şeklinde nitelendirmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s), bu konuda şu uyarılarda bulunuyor: “Müslümanların eksiklerini, ayıplarını araştırmayın. Her kim müslümanların ayıplarını araştırırsa Allah Teâlâ da onun ayıbını izler ve evinin içinde de olsa onu rezil ve rüsvay eder.” (Tirmizi, Birr, 83)

Bu sebeple, gıybet eden pişman olmalı ve tövbe etmelidir ki Allah’ın hakkından kurtulsun. Sonra da gıybet ettiği kimseden helâllik dilemelidir ki haksızlıktan yakasını sıyırsın. Gıybette şu husus çok önemlidir: Gıybet eden henüz yerinden kalkmadan ve durum gıybet edilene ulaşmadan tövbe ederse tövbesi kabul edilir. Ama durum ona ulaşırsa helâl etmedikçe tövbe ile ortadan kalkmaz.!

İYİ BİR İNSAN-İYİ BİR MÜ’MİN OLMAK.

İnsanoğlunun, bizâtihî “insan olarak” yaratılmış olması; diğer canlı varlıklardan ve hayvanattan ayrı ve üstün olarak kendisine akıl-fikir-düşünme-muhakeme yeteneği verilmiş olması; iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı, sevap ile günahı ayırt edebilme hasletine kavuşturulmuş olması; bunları daha iyi-daha kolay yapıp dünya sınavını geçebilmesi amacıyla kendisine yardımcı olacak-müşkülâtlarını çözecek Peygamberler de gönderilmiş olması; ayrıca Kitaplar da indirilmiş olması nedeniyle amellerinden sorumlu tutulmuş, yaptığı her iş-işlem-olay, her tutum ve davranış, her amel kaydedilmiş ve Mizan’da değerlendirilmek üzere hazır hale getirilmiştir.

       

Cenab-ı Allah’ın rızasını almış olan insanların zümresine katılabilmek için, ne yapmak gerekmektedir; yani iyi insan olmanın formülü nedir? Cenab-ı Allah bunun cevabını bizzat vermektedir: “İman edip, iyi ve güzel işler yapanları ise iyi insanlar zümresine katacağız.”( Ankebut,29/9) Allah Tealâ’nın istediği, tercih ettiği, olunmasını arzu ettiği-buyurduğu kul, kimseye kötülük yapmayan, herkesin elinden-dilinden emîn olduğu, ayrıca başkalarını iyilik yapmaya, hayır işlemeye teşvik eden kullardır. “Sizden hayra davet eden, iyiliği emreden ve kötülükten nehyeden bir ümmet olsun! İşte bunlar felâhı bulanların ta kendileridir.” (Âl-i İmrân, 3/ 104);

Hz. peygamber (s.a.s.) Efendimiz de: “Takva sahibi ol, insanların en çok ibadet edeni olursun; kanaat sahibi ol, insanların en çok şükredeni olursun; nefsin için sevdiğini insanlar için de sev, gerçek mü’min olursun!” (İbn Mâce, Zühd, 24) buyurmuştur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI