HARAM –MEKRUH- HELÂL

Haram: Yüce Allah’ın, yapılmasını, kullanılmasını, yenilip içilmesini kesin ve bağlayıcı bir ifade ve üslupla yasakladığı şeylerdir.

MUAMMER OYTAN

3 yıl önce

Haram: Yüce Allah’ın, yapılmasını, kullanılmasını, yenilip içilmesini kesin ve bağlayıcı bir ifade ve üslupla yasakladığı şeylerdir. Haram iki kısma ayrılır: Birinci grup haramlar, bizatihi maddenin kendisidir yani haram olan şeydir. Örneğin, alkol içmek, domuz eti ya da leş yemek gibi herkes için haram kılınmış olan maddelerdir. İkinci gruptaki haramlar da komşunun tavuğunu kesip etini yemekte, bahçesindeki meyvelerini koparıp yemekte olduğu gibi esasında haram olmayan, fakat komşunun rızası olmadığı için haram sayılan şeylerdir. Haramı belirleme yetkisi yalnız Allah’a aittir. Peygamberimizin bu konudaki hâdisleri ise Allah’ın iradesi ve hükmünü açıklamaktan ibarettir. Dinen haram kılınan bir şeye kasıtlı olarak helal demek kişiyi İslâm dairesinin dışına çıkarır. Ayrıca Allah’ın helal kıldığı bir şeyi bir kimsenin iyi niyetle de olsa haram kılma yetkisi olmadığı gibi, böyle bir davranış ve anlayış da dinen uygun görülmemiştir. İslâm’da kesin bir delil ile yasaklanmayan ve insanın yararına olan her şey helâldir. (Sabri Akpolat, Allah’ın Helal Dediğine Haram dememeliyiz, Kur’ân’dan Öğütler 1, D.İ.B.Yayını1, s.99-100). Allah’ın helal kıldığı ve temiz olan rızıkları yemeliyiz.

        Yukarıda belirttiğimiz gibi alkollü içeceklerin ve bağımlılık

yapan uyuşturucu maddelerin yanında Kur’ân-ı Kerim’de, Rabbimiz, Müslümanlara;  leşi, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası adına boğazlanmış, boğulmuş veya taş v.s. ile vurularak öldürülmüş, yukarıdan düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş hayvanların etini ve ölmeden önce yetişip kesilmiş olanlar hariç canavar tarafından  parçalanmış hayvanların etini; dikili taşlar ve heykeller üzerine kesilmiş hayvanların etini haram kılmıştır.

Mekruh ise, yapılması hoş görülmeyen, sevilmeyen, yapılmaması tercih edilen hareketlerdir: Pis olan yerlerde veya mezarlıkta namaz kılmak, namaz esnasında gerinmek v.b. hareketlerdir.

 

MUNAFIKLIK YAPMAMAK.

Munafık; mümin olmadığı halde küfrünü gizleyerek kendisini mümin gibi gösteren; kalben inanmadığı halde inkâr ettiğini gizleyip diliyle inandığını söyleyerek mümin görünen; imanı kalplerine tam olarak yerleştirememiş, bu konuda kararsızlık ve tutarsızlık gösteren kişilerdir. “İnsanlardan, inanmadıkları halde , ‘Allah’a ve âhiret gününe inandık’ diyenler de vardır”

(Bakara,2/8).

“Şüphesiz ki münafıklar, Cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara bir yardım edici de bulamazsın.” (Nisâ,4/145)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) münafıkların konuştuklarında yalan söylediklerini; verdikleri sözde durmadıklarını; emanete hıyanetlik ettiklerini bildirmiş ve dini tebliğ görevinde kâfirlerle olduğu kadar münafıklarla da mücadele etmiştir.

Yalancı ve riyakârların ne topluma, ne de insanlığa faydası olur!. Münafıklar insanların temiz duygularını istismar ederler. Onlar Allah’ı da aldattıklarını sanırlar. Münafıklar insanların arasına ikilik sokarak toplumu bölmeye ve kardeşlik duygularını yok etmeye çalıştıkları halde kendilerini toplumu “düzeltenler” olarak takdim ederler. Laf getirip götürmek ve topluma fitne-nifak tohumlarını ekmek; söz verdiklerinde sözünde durmamak, emanete hıyanetlik etmek onların belirgin vasfıdır. Bunların en bariz özellikleri de inanmadıkları için aslında kılmadıkları halde tanınmamak için durdukları namazda da içten ve samimi olmamalarıdır…(Dr.Fatih Yücel, Münafık İnanmadığı Halde İnanmış Gözüken Kimsedir, Kur’ân’dan Öğütler D.İ.B.Yayını , s.190-191 )

YAZARIN DİĞER YAZILARI