BOŞANMA DAVALARINDAKİ HATALI SORULAR ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ?

Öncelikle üzülerek ifade etmek isterim ki; ceza soruşturma ve kovuşturmasına maruz kalmış cezaevinde belli süreli infaz hükümlerine tabi olmuş bireylerimizin ceza hukuku alanındaki etkin bilgisi ve topluma yaydığı algı, boşanan bir bireyin boşanma alanınd

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

Öncelikle üzülerek ifade etmek isterim ki; ceza soruşturma ve kovuşturmasına maruz kalmış cezaevinde belli süreli infaz hükümlerine tabi olmuş bireylerimizin ceza hukuku alanındaki etkin bilgisi ve topluma yaydığı algı, boşanan bir bireyin boşanma alanındaki uzmanlığı ve etrafına kendisince verdiği bilgiler, toplumumuzca da bu durumdaki bireylerin tecrübe atlatıp muhakkak doğruyu ifade ediyordur şeklindeki doğruymuş gibi kabul ve inanışları hukuk alanında ciddi şekilde bilgi kirliliğini ortaya koymaktadır.

İşte bu bilgi kirliliklerinin önüne geçilmesi için bu yazımda; boşanma davalarında karşımıza çıkan, toplumda sıklıkla yöneltilen hatalı soruların tespitini ve hukuki gerçekliği sizlerle paylaşacağım.

Boşanma, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzda Aile Hukuku başlığında yer verilmiş kanuni biz düzenlemedir.

Boşanma davalarında hatalı yöneltilen en önemli sorun; tek bir dava içerisinde boşanma/velayet/nafaka/mal rejimi tasfiyesi/çeyiz istirdadı konularının çözüme kavuşturulacağı yönündedir.

Hukuki gerçeklik ise şudur;

Boşanma davalarında TEMEL ESAS BOŞANMADIR. Boşanma evlilik birliği temelinden sarsılmış olan, bir daha bir araya gelebilmeleri mümkün olmayan, (halk arasındaki tabiri ile de ciddi manada şiddetli geçimsizliği bulunan) eşlerin evlilik birliğini hukukun aradığı deliller, kriterler dahilinde sonlandırması, boşanmanın sonuçları hakkında da görevli ve yetkili Aile Mahkemelerinden çözüm ve karar beklemeleridir.

Boşanma resmi nikah tarihinden itibaren bir yılı aşan evliliklerde tarafların her hususta karşılıklı olarak anlaşmaları dahilinde anlaşmalı boşanma protokolü ile boşanma kararı alınabilir.

Esas konu, halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinen, teknik olarakta evlilik birliğinin temelinden sarsılması isimli boşanma konusunda toplanmaktadır.

Kamuoyunda yanlış bilinen ve bizlere sehven duyuma dayalı hatalı olarak sorulanın aksine boşanma davasında; BOŞANMA, MADDİ / MANEVİ TAZMİNAT İSTEMLERİ (tarafların evlilikteki kusur oranları, kusur değerlendirmelerine bağlı olarak hükmedilir), VAR İSE ÇOCUK veya ÇOCUKLARIN VELAYETİ ve MÜŞTEREK ÇOCUKLAR İLE ÇALIŞMAYAN EŞ LEHİNE HÜKMEDİLECEK TEDBİR/ İŞTİRAK/ YOKSULLUK NAFAKA BEDELLERİ GÖRÜLEBİLİR.

Bunun dışında hiçbir konu boşanma asli davasının konusu olamaz.

Boşanma asli talep, diğerleri ise boşanmaya bağlı fer´i (yan) talepler olarak davada görülür.

Bunun dışında evlilik birliği sürecinde elde edilen malvarlığının tasfiyesi, evlilik birliği nezdindeki ziynet eşyalarının istirdadına (geri alımı) ilişkin tüm hususlar yine yetkili ve görevli Aile Mahkemesinde ayrı bir dava olarak, ancak boşanma davasının boşanma kararı verilerek karara bağlanması akabinde görülebilecek bir davadır.

Bu sebeplerle; toplumumuzda yanlış bilinenin aksine, BOŞANMA DAVALARI (boşanma dava ve taleplerinin içeriğindeki tüm talepler) ile MALVARLIĞINA İLİŞKİN DAVALAR (Gayrımenkul, menkul eşya üzerinde katkı payı hesaplarının diğer eşten talebi konusu, çeyiz eşyaları, ziynet eşyalarının iadesi istemlerinde) kanuni olarak ancak bu şekilde görülebilir. Bunun dışında belirtilen hususlarda bilgi kirliliği mevcut olup, toplumsal yanlış anlaşılmaların önüne geçilmesi gerekmektedir.

Son olarakda; hatalı yöneltilen bir başka husus olan boşanma davasının evliliğin hangi tarafınca (kadın yada koca ) açılmasının faydalı olacağı hususudur.

Toplumda bu hususta da yanlış bir algı mevcut olup, boşanma davalarında davanın açılabilmesi şartı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzun 166.Maddesinde kusur ilkesine dayalı olarak belirlenmiştir.

Madde hükmü; davayı açmakta yeteri kadar hakkı ve delili bulunan, kusursuz veya diğer eşe göre daha az kusurlu eş boşanma davası açabilir, maddi/ manevi tazminat ve nafaka talep edebilir şeklinde amir yazılı hüküm getirmiştir.

Örneğin, sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan bir eş bu davayı açamaz, yine eşine ve çocuklarına sürekli şiddet uygulayan bir eş kusuru sebebi ile boşanma davası açamaz.

Toplumda yanlış yönlendirilen ?sen değil bırak davayı o açsın´ algısının aksine; HUKUKUN AMİR HÜKMÜ, KUSURSUZ veya KARŞI TARAFA, DİĞER EŞE GÖRE KUSURU DAHA AZ OLANIN DAVAYI AÇABİLECEĞİDİR. Esasen bu hakları mevcut olan ve profesyonel hukuk hizmeti alan bir bireyin bu tip ihtilaflarında belirttiğim kriterlere dikkat etmesi gerekmektedir.

         Hukukta her dava kendi somut delilleri ile görülür. Her davada hakim tarafların sunduğu delilleri ve delillerini ispat etmeye elverişli maddi vakıalarını karşılaştırıp karar vermektedir.

         Bu sebeple konusu aynı olsa bile içeriği her davada farklı olan, delillerin değerlendirme ve tasnifi farklılıklar arz eden boşanma davalarında da toplumdaki yöneltilen hatalı ve bilgi kirliliğine sebebiyet veren hak kaybına yol açabilecek beyanlardan uzak kalınarak, belirttiğimiz gerçek çözüm önerilerine göre talepler mahkemelere sunulmalıdır?

YAZARIN DİĞER YAZILARI