MAĞDUR HAKLARI / ÇÖZÜM ODAKLI DEĞERLENDİRME ?

AVUKAT EYÜP DEMİRER

5 yıl önce

Tabi mağdur haklarını belirtir iken, gerçek manada mağdurların haklarından bahsetmek oldukça önemlidir.

 Hukuk hayatımızda bir kısım hususlarda hakkın kötüye kullanılmış olduğunu da gözlemlemekteyiz.

Bu doğrultuda tedip ( uslandırma ) ehemmiyet arz etmektedir.

Aile içi ihtilaflarda aile bireylerinin sürekli yargı önüne çıkması, bu durumun geleneklerimizden gelen tedip etmek ( uslandırma ) haklarını bertaraf etmesi ve yaşanılan ihtilaflar ciheti ile şikayetten vazgeçmenin herhangi bir anlam ifade etmeyerek aile içi tartışmaların birçok insanımızı, birçok aile bireyimizi sabıkalı hale getirmesi hususunda da ciddi tespitlerimiz olmuştur.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanunda sağlanan mağdur haklarını yazımızın ilerleyen kısımlarında sizler ile paylaşacağız.  Bu kanuni düzenleme önemli bir düzenlemedir. Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.

Ancak, bu kanuni düzenlemenin bir kısım kadın vatandaşlarımız ve yine yetişkin çağdaki gençlerimiz tarafından bazen kötüye kullanılabildiğini yaşadığımız uygulama mahkeme örnekleri ile gördük.

Şöyle ki; reşit olmamış ancak 15 yaş üstü genç kadın birey bu yasanın kendisine tanıdığı ve sadece kendisinin beyanı ile başkaca hiçbir somut delile ihtiyaç bulunmadan anne ve babasını emniyet- jandarma ve savcılık birimlerine şikayet ederek anne- babasının 30 gün ve üzeri uzaklaştırma cezası almasına, hatta fiili mühadalesi var iddiası ile de mahkemeler nezdinde adli cezalar almasına sebebiyet verebilmektedir.

 Benzer şekilde eşinden boşanmak isteyen bir kadın bireyin boşanma davası için delil oluşturmak için eşi ile oluşturduğu tartışma sonrasında eşi aleyhine uzaklaştırma cezası verdirmesi şeklinde bir kısım olumsuzluklar ile uygulamada karşılaşmaktayız. 6284 sayılı yasanın tanıdığı bu haklar ise hiçbir delil aranmaksızın genelde kadının salt şahsi beyanını esas almakta, kadının beyanının maddi gerçekliği tam anlamı ile ortaya koyup koymadığı yönünde delil araştırmasına dahi gidilmeksizin karar oluşturulmaktadır.

Bir diğer olumsuz sonuç ise 6284 sayılı yasa uyarınca yapılan başvurunun ve verilen kararın bir de adli yargıya taşınarak bireylerin beyanlar doğrultusunda aldığı adli cezalardır.

Esasen sağlıklı nesiller ve mutlu yarınlar için toplum olarak ebeveynlerin görevi çocuklarını toplumsal kurallara uygun yetiştirmektir.

Eğer bu hususta anne babalar bir uyarı getirdiğinde çocuklar bu uyarılara dikkat etmeyerek toplum huzurunu bozmaya devam ediyor ve ailesi tedip hakkını sınırlı şekilde kullanmak istediğinde de çocuklar 6284 sayılı yasaya başvurarak uzaklaştırma ve adli soruşturmalar açtırabiliyorsa,  bu kez hem aile içi huzur darmadağın olmakta hem de bu durum en şiddetli olumsuzluk ile topluma da yansıyarak toplumsal huzuru da bozmaktadır.

Adli yargılamalarda ise normal adli vakıaların aksine şikayetten vazgeçme yolunun kapalı olması, şikayetten vazgeçmenin de mümkün olmayarak tedip hakkına sahip ana babaların bir de ceza ve sabıka almaları aile içi huzuru esasen daha da bozmaktadır.

Tüm bu sebepler ile öncelikle adli yargılamalar ciheti ile şikayetten vazgeçme ve veya yargılamayı yapan hakimin bir teminat ve uyarı ile ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verebilecek takdir hakkı kullanması ve usulüne uygun kullanılmış tedip hakkına ceza ve uzaklaştırma kararı verilmemesi, kadının kocası için oldukça kolay bir şekilde bu yola başvurmasının boşanma ve ailelerin kolayca dağılması durumunda hangi sonuçlar getireceği daha etkin bir şekilde masaya yatırılarak buna ilişkin yasal düzenlemeler de yapılmalıdır.

Çünkü bu şekli ile mevcut düzenlemeler bazı durumlarda hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet vermekte, bireylerce keyfi kullanımlar olmakta, bu durumda yukarıda yazımız bütününde belirttiğimiz sıkıntıları beraberinde getirmekte, önce birey, sonra aile sonrasında da toplum çok ciddi sıkıntılara maruz kalmaktadır?

Yazı bütünlüğümüze uygun olarak bu aşamada sosyal manada yaşanılan sıkıntıları her manada masaya yatırıp enine boyuna değerlendirme getirilmesi gerekliliğini,

Hiçbir zaman hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet verilmemesi gerekliliğini,

Ailenin gerçek manada korunmasının esas alınması gerekliliğini,

En ufak aile içi tartışmalarda dahi insanların kolluk kuvveti ve Cumhuriyet Savcılıklarına müracaat etmesinin hak aramaktan ziyade küçük meselelerin çok ama çok daha büyütülmesi doğal sonucu ile karşı karşıya kalındığını,

Bu doğrultuda eşler arasına ciddi bir uzaklaşma girdiğini, ağırlıklı olarak bunun sonucunun ise boşanmaya götürdüğünü,

İnsanların artık evlenmekten ciddi manada çekindiğini,

Bu belirttiğimiz hassasiyetler ile TÜİK verilerinin doğru orantılı yürüdüğü,

TÜİK ( Türkiye İstatistik Kurumunun) evlenme ve boşanmalara ilişkin istatistiğinde;

         2017 yılında evlenen çiftlerin sayısı 569.459,

         2018 yılında ise bu oran yüzde 2,9 azalarak 553.202 olarak açıklanmıştır.

         Kaba evlenme hızı Binde 6,8 olarak gerçekleşmiş olup,

         2017 yılında boşanan çiftlerin sayısı 128.411 iken, bu oran 2018 yılında yüzde 10,9 artarak 142.448 olarak belirlenip açıklanmıştır.

Boşanmaların 2018 yılında %37,6´sı evliliğin ilk 5 yılı, %20,4´ü ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleştiği belirtilmiştir.  İstatistikler dikkatli bir şekilde irdelendiğinde evlenme oranlarının yüzde 2,9 boşanma oranlarının ise 10,9 olduğu, yani ortalama evlenme rakamlarının 5 kata kadar düşüp, boşanmaların da 5 kata kadar arttığı bir toplumda aile olmak bilinç ve idrakinin ciddi manada etkin kılınması için ivedi çözümlere gidilmesi gerekliliği gözler önündedir.

İlimiz Sivas´ta ise ortalama ülkemiz ortalamalarının 2,2 kat üzerinde boşanma gerçekleştiği resmi kayıtlar ile ortadadır?

YAZARIN DİĞER YAZILARI