PASİF DURUŞ TERCİHİ SONLANDIRILMALI?

AVUKAT EYÜP DEMİRER

5 yıl önce

        Bu yazımızda sizler ile birçok alanda görev ehliyetinin pasif duruş gösteren bireylere tevdi edilmesinin ciddi manada oluşturduğu zararlar üzerinde duracağız.

        Birçok yazımızda liyakat- sadakat ve ehliyet hususlarındaki zorunluluklardan bahsedip bu hususlardaki görüşlerimi sizler ile paylaşmıştım.

        Toplumda ciddi manada tepki toplayan hususlardan bir tanesi hiç beklenmedik şekilde pasif kalan bireylerin ve etki göstermesi beklenmeyen şahısların önemli görevlere tevdi edilmesi olmuştur.

        Hangi alanda olursa olsun;

Her taşı kendi yerinde ağır olmalı, herkes yakıştığı yerde kalarak, temsil bu hassasiyet doğrultusunda gerçekleştirilmeli, bugünün kısa vadeli hesabını değil, yarının ayakları yere sağlam basan güçlü / onurlu duruşunu sergileyerek görevler devredilmelidir.

Herkes samimiyet ve gayretle hareket etmeli,

Güçlü yarın hedefinin, güçlü kamusal kalkınmadan geçtiği gerçekliğine inanan bir nesil muhakkak oluşturulmalıdır.

Kamu isimli büyük kavramda esasen her bir bireyin zaten ortak paydası, ortak menfaati bulunduğu bu sebepler ile kamu menfaatleri korunduğunda bireysel menfaatlerin de en geniş detayda korunduğu bilinç ve idraki aşılanarak,  liyakati, sadakati, ehil olmak gibi temel değerleri dikkate almayan, bu yetilere sahip olmadığı halde benlik duygusu ile ön planda olmayı hedefleyen, faydasından çok salt orada bulunması ile zarar veren bireyler ciddi bir eleminasyona tabi tutularak genel bütünlük ve fayda sağlayan ahenk korunmalıdır.

Bu süreçlerin en zararlı tercihleri de salt sessiz duruşunu koruyan, pasif kalıp, pasifliği ile dikkat çekip, bu pasifliği de itaat olarak öne süren bir algı oluşturup tercihe şayan tutulan bireylerdir.

Tevazu olarak belirtilen temel kavramın isteriz ki, kamunun her alanında hakim olsun, kamuda yöneticiler ile toplumun her daim bir arada olması sağlansın. Ancak bu tevazu layıkı ile olgunluk ile oluşmuş tevazu olmalı, pasif kalanların salt pasif kalarak niteliği olmadığı halde tercih edilmesi için gösterdiği tavır değil, gerçek tevazuunun hakimiyeti sağlanmalıdır.

 

İyi niyetli olmak, saygılı davranmak samimiyet ve tevazu göstermek tüm vatandaşlarımızca idarecilerimizde aranılan hususlar olsa da, bu iyi niyetin ciddi manada gayret, liyakat ve ehliyet ile birleşmiş olması en elzem şekilde kabul edilendir.

Özellikle siyasal alanlarda en etkin şekilde görülen, yaşanılan ve tercih edilen iş bu pasif duruş sahipleri olmuştur. Siyaseten belki görev alınması bu konuda etkin gibi görülse de bireyleri o makamlara getiren sadece sessiz ve pasif kalacağı garantisi tercihi olmuştur. Belki birey bu vesile ile hiç hakkı olmayan bir makamı ve maddi gelirleri elde etmiş olabilir. Ancak, şu hususu asla unutmamalıdır ki; tevdi edilen her bir makamın maddi ve manevi ciddi veballerini de sırtlanmış durumdadır ve her anlamda bu haksız diyebileceğimiz şekilde elde edilen ve dünyevi olarak gönüllere hoş gelen makam ve mevkilerin her manada hesabı oldukça zor olacaktır.

Samimiyetle azimle çalışan daha genç, daha dinamik kadrolara her daim yer verip sürekli değişim, dinamizm hedeflenmeli ve pasif duruşlulara ilişkin tercihler artık daha geç kalınmadan sonlandırılmalıdır.

Belirtilen hassasiyetler çerçevesinde bu fırsatı değerlendirip, topyekun yeni bir silkelenmeye, en ciddi revizyona gidileceğinden hiçbir şüphem bulunmamaktadır.

İdari anlamda görev yapılan tüm alanlarda da tüm makamlarda da ilgili tercihler belirttiğim hassasiyetler ile yapıldığında hem makamlardan beklenilen gerçekleşmiş olacak ve hem de tüm bu beklenilenlerin gereği gibi yerine getirilmesi hizmet bekleyen her alanda memnuniyet oluşturacaktır.

Pasif duruşluların, liyakat ve ehliyeti bulunmayanların tercih edilmesi sonlandırıldığında,

Bu hassasiyetlerin doğru takibi ve yerinde alınacak kararlar başarıyı getirecek, hem başarı sağlanmış olacak hem de siyasal ve idari çizginin iç dinamiklerinde dışarıdan salt bireysel menfaatleri uğruna girerek yer alan bireyler ayıklanarak yeni ve güvenilir ufuklara, yarınlara yelken açılacaktır.

-      Kalın sağlıcakla?

YAZARIN DİĞER YAZILARI