ESASEN ŞARTLI SALIVERME, ANCAK AF OLARAK DEĞERLENDİRİLEN KANUN TEKLİFİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

            Değerli okuyucular; gündemdeki Milliyetçi Hareket Partisi tarafından verilen esasen şartlı ceza indirimi içerikli genel ya da özel af kapsamında bir teklif olmadığı, bu kapsamda değerlendirmenin mümkün olmadığı belirtilen bu kanun teklifinin neler getirebileceğini tartışmak fayda sağlayacaktır.

            Öncelikle toplumsal sosyolojimizi göz önüne almak gerekir. Zira, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel Seçimleri sürecine gider iken toplumumuz idam konusunu tartışmakta, yaşanılan ve ciddi infialler yaratan bir kısım toplumsal olaylar idamın getirilmesi gerekliliğini ortaya koymuş iken bu sürecin sadece 3 ay gibi çok kısa bir süre sonrasında halkımızın gündeminde af kavramı tartışılmaya başlanmıştır.  Bu açıdan bakıldığında çok kısa bir süre önce idamın getirilmesinin yoğun bir şekilde istenilmesi, bugün gelinen noktada içeriği şartlı ceza indirimi olan ancak gündeme af olarak getirilmiş bulunan kanun teklifinin tartışılması toplumsal sosyolojimizin ve bu doğrultudaki sosyolojik seyrimizin de ayrıca tartışılması gerektiğini kanaatimizce ortaya koymaktadır.

            Bir hukukçu olarak hukuki bir değerlendirme yaptığımda;

            2709 sayılı Anayasamızın 87. Maddesinde TBMM nin görev ve yetkileri başlığı altında; Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek yer almakta,

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunumuzun 65. Maddesinde; 

(1) Genel af hâlinde, kamu davası düşer, hükmolunan cezalar bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalkar.

(2) Özel af ile hapis cezasının infaz kurumunda çektirilmesine son verilebilir veya infaz kurumunda çektirilecek süresi kısaltılabilir ya da adlî para cezasına çevrilebilir.

(3) Cezaya bağlı olan veya hükümde belirtilen hak yoksunlukları, özel affa rağmen etkisini devam ettirir? hükmü / düzenlemesi yer almakta olup af konusunun teknik değerlendirmesi esasen bu iki maddeden yola çıkılarak yapılabilmektedir.

Geçmişte ülkemizde bir çok af düzenlemesi yapılmış olup, en son Rahşan affı olarak adlandırılan düzenleme süreci  uygulanmış olup, geçmişte yapılan tüm bu düzenlemelerin getirisi ve toplumdan / kamu düzeninden götürüsü her anlamda masaya yatırılarak tartışılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi tarafından sunulan bu kanun teklifinde yapılan açıklama bunun bir özel yada genel af düzenlemesi olmadığı, bu teklifin sadece bir şartlı ceza indirimi olduğu yönündedir.  Peki bu düzenlemeye ülkemizin içinden geçtiği bu süreçlerde neden ve niçin ihtiyaç duyulmakta, daha dün idamın getirilmesi istenilir iken bugün affı tartışmak bize hangi katkıyı sağlayacaktır.

Yasama yetkisini kullanan TBMM de Milletvekillerimizde olsa da mevcut durumda ve gelinen noktada bu düzenlemenin daha geniş, daha detaylı ve toplumsal kabul görmüş şekilde masaya yatırılması gerektiği kanaatindeyim.

Burada Anayasa Mahkemesi´ nin geçmişte yaptığı gibi teklif edilen kapsamın düzenlemesini genişletmesi maddi gerçekliği ile karşı karşıya kalmak durumunda toplumsal açıdan nasıl bir menfi etkinin bizleri beklediği hususu da göz ardı edilmemelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi´nin iş bu şartlı ceza indirimi kanun teklifinin gerekçesini irdelediğimizde ana başlıklar halinde özetle;

-       Siyasal anlamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilerek bir yönetim reformu yapılmış olması,

-       Ekonomide yaşanan değişimler, kişi başına düşen milli gelir, gelir düzeyindeki dağılımda yaşanılan sıkıntılar,

-       Sağlıksız kentleşme, sosyal paylaşım sitelerinde, yazılı ve dijital medyada şiddet eğilimi artıran görsel öğeler,

-       Petö/Pdy kapsamında görevden uzaklaştırılan hakim ve savcıların o dönemde var olan güçlerini kullanarak verdikleri haksız kararların ve bu haksız kararlar doğrultusunda yaşanılan mağduriyetlerin yargılamanın yenilenmesi veya diğer kanun yolları ile giderilememesi,

-       Ceza ve Tutukevlerinde hali hazırdaki kişi sayısının fazla olması gösterilmiştir.

Bu kanun teklifi çok ciddi manada tartışılmadan ve üzerinde ciddi bir araştırma yapılmadan, toplumsal beklenti açısından en geniş detayda anketler yapılmadan, topluma sorulmadan Meclisten geçmemelidir.  Kanun teklifinin gerekçesi hangi açıdan bakılırsa bakılsın böyle bir düzenlemeye toplumsal açıdan ihtiyaç duyulabileceği noktasında gerekli hiçbir tatmini vermemektedir.

Yönetimde reform yapılmış ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmiş olmasının teklif edilen kanuni düzenleme ile hiçbir nedensellik bağı bulunmamakta, bu düzenlemenin getirilmesinin yönetim reformuna bir katkısı görünmemektedir.

Yine, toplumumuzda ekonomik değişimler, kişi başına düşen milli gelir, gelir dengesindeki farklılıklar, sağlıksız kentleşme , yazılı, dijital ve sosyal medyanın bu kanun teklifinin genel gerekçesinde yer alarak cezalarda şartlı indirim getirilmesi kanaatimizce teknik açıdan sağlıklı bir kanun teklifi gerekçesi olarak görünmemektedir.  

Petö/Pdy mensubu olup meslekten uzaklaştırılan hakim ve savcıların verdiği kararların oluşturduğu tahribat tartışılabilir. Ancak şu husus da ehemmiyetle göz önüne alınmalıdır ki, örgüt mensubu olarak o dönem görevde olan hakim ve savcıların kararları sadece ceza hukuku kararları ve bu açıdan yaşanılan mağduriyetler açısından değil, hukukun her dalında yarattığı mağduriyetler olarak bir bütün halinde tartışılmalıdır. Bu mağduriyet ceza hukuku alanında yaşandığı gibi, Adli yargılamaya konu Adli Yargı ilk derece mahkemelerinde, İdari yargılamaya konu İdare ve Vergi Mahkemelerinde ve yine bu Mahkemelerin bağlı bulunduğu Denetim Mahkemelerinde, Yüksek Mahkemelerde  ( Yargıtay- Danıştay vb ) de vatandaşımıza yaşatılmıştır. O zaman burada en geniş nedensellik bağının kurularak o dönem görev yapan ancak sonrasında görevden uzaklaştırılan bu hakim ve savcıların verdiği kararlar yargılamanın yenilenmesi ve veya uygun görülen bir üst kanun yolu incelemesine tabi tutularak vatandaşımızın yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi cihetine gidilmesinin mi yoksa verilen şartlı ceza indirimi düzenlemesinin mi daha fazla katkı sağlayacağı açıkça tartışılmalıdır.

Ceza ve tutukevlerindeki sayı artışı kanaatimizce sağlıklı bir gerekçe olarak değerlendirilmemeli, geçmişte yaşanılan örneklerde görüldüğü gibi, salıverilenlerin tekrar büyük bir çoğunluğunun salıverilmesi akabinde bir başka suç işleyerek ceza ve tutukevlerine geri döndüğü maddi gerçekliği karşısında;

-       Cezaların ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında tedip etme/ uslandırma fonksiyonu ve yaşanılan infialler karşısında kamu düzeninin sağlanması gerekliliği,

-       Eğer bir düzenleme yapılması gerekli ise bu hususta gelecek zaman dilimleri ve toplumsal ihtiyaçlar da dikkate alınarak toplumsal mutabakatın sağlandığı genel ceza yasaları düzenlemelerinin yapılması kanaatimizce bu tekliften daha yararlı olabilecektir.

Söz göreve 1 Ekim 2018 de göreve başlayacak TBMM de, Milletimizin Vekillerinde olsa da bu hassas bir konu olup, toplumu topyekün ilgilendiren kritik bir teklif olup, en geniş şekilde araştırılmalı, milletimizin ortak kabulü önemsenmeli, kamu vicdanı rahatlatılmalıdır. Burada seçim ittifakı ve veya siyasi ortaklıklardaki hassasiyetler değil sadece kamu yararı esas alınmalıdır?

YAZARIN DİĞER YAZILARI