CEZAİ ve HUKUKİ YÖNLERİ İTİBARI İLE AİLE HUKUKU İHTİLAFLARINA TEDİP ( USLANDIRMA ) HAKKI ve ŞİKAYETTEN VAZGEÇME KISTASLARININ GETİRİLMESİ GEREKLİLİĞİ

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

Değerli okuyucular;

         Bu yazımızda toplumda sıklıkla karşılaşılan aile içi ihtilaflarda aile bireylerinin sürekli yargı önüne çıkması, bu durumun geleneklerimizden gelen tedip etmek ( uslandırma ) haklarını bertaraf etmesi ve yaşanılan ihtilaflar ciheti ile şikayetten vazgeçmenin herhangi bir anlam ifade etmeyerek aile içi tartışmaların birçok insanımızı sabıkalı hale getirmesi hususundaki tespitlerimiz ve bunlardan vazgeçilmesi yönlü düzenlemelerin getirilmesi üzerine olacaktır.

         Önceki yazılarımda da belirttiği gibi, 90 lı yıllarda, 2000 li yılların başında aile hukuku ihtilafları Asliye Hukuk Mahkemelerinde çözüme kavuşturulur iken, 2003 yılında kurulan Aile Mahkemeleri ile bu ihtilaflar artık ihtisas mahkemesi olan Aile Mahkemelerinde görülmeye başlanmıştır ki, ihtisas mahkemesinde görülmesi oldukça yerindedir. Ancak, sıkıntı bu ihtilafların sayısal çoğunluğunun çok ciddi bir hız ile artması noktasında toplanmaktadır.

         İşte bu hızla artarak mahkemelerin önüne gelen ihtilafların gerekçeleri arasında gözlemlerim neticesinde oluşan kanaatim, çok geniş haklar tanınması da önemli bir etken olarak yer almaktadır.  Bu hakları kanun metinleri ve mevcut düzenlemeler nezdinde aşağıdaki detayda örnekleri ile inceleme altına alalım.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunumuzda 166 ve devamı maddelerinde boşanma ve buna bağlı haklar kıstasları düzenlenmiştir. Aile Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılamalarına ilişkin kanuni düzenlemeler bu mahkemenin öncelikle tarafları bir araya getirme yani aile birliğini korumak yönlü mücadele etmesini belirtmektedir. Ancak, uygulamaya bakıldığında tarafların bir araya gelmeleri hususunda mahkemelerce gerekli ve etkin mücadelenin ortaya konulamadığını görebilmek mümkündür. Mahkemelerin iş yükü yoğunluğu, yardımcı birimleri bulunmaması gibi etkenler de mevcut duruma sebebiyet vermektedir. Bu sebepler ile de aile birliğinin korunması yönlü mücadele verilmesi yerine tarafların boşanma yönlü beyanı ve talepleri doğrultusunda boşanma kararı verilmektedir. Toplumsal açıdan bu durum ise aile birliğinin korunması kıstasına zarar vermektedir. Tabi çocuk olan boşanma taleplerinde boşanma sayısının artması çocukların sağlıklı olmayan bir gelişim seyrine girmelerine sebebiyet vererek en çok da çocukları olumsuz yönde etkilemektedir.

Diğer bir olumsuz durum 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanunda yaşanılan sıkıntılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kanuni düzenleme önemli bir düzenlemedir. Bu Kanunun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Ancak, bu kanuni düzenlemenin bir kısım kadın vatandaşlarımız ve yine yetişkin çağdaki gençlerimiz tarafından bazen kötüye kullanılabildiğini yaşadığımız uygulama mahkeme örnekleri ile gördük. Şöyle ki; reşit olmamış ancak 15 yaş üstü genç kadın birey bu yasanın kendisine tanıdığı ve sadece kendisinin beyanı ile başkaca hiçbir somut delile ihtiyaç bulunmadan anne ve babasını emniyet- jandarma ve savcılık birimlerine şikayet ederek anne- babasının 30 gün ve üzeri uzaklaştırma cezası almasına, hatta fiili mühadalesi var iddiası ile de mahkemeler nezdinde adli cezalar almasına sebebiyet verebilmektedir. Benzer şekilde eşinden boşanmak isteyen bir kadın bireyin boşanma davası için delil oluşturmak için eşi ile oluşturduğu tartışma sonrasında eşi aleyhine uzaklaştırma cezası verdirmesi şeklinde bir kısım olumsuzluklar ile uygulamada karşılaşmaktayız. 6284 sayılı yasanın tanıdığı bu haklar ise hiçbir delil aranmaksızın genelde kadının salt şahsi beyanını esas almakta, kadının beyanının maddi gerçekliği tam anlamı ile ortaya koyup koymadığı yönünde delil araştırmasına dahi gidilmeksizin karar oluşturulmaktadır.

Bir diğer olumsuz sonuç ise 6284 sayılı yasa uyarınca yapılan başvurunun ve verilen kararın bir de adli yargıya taşınarak bireylerin beyanlar doğrultusunda aldığı adli cezalardır.  TÜM BU YAŞANILANLAR KONUSUNDA TEDİP ETME( USLANDIRMA) ve ŞİKÂYETTEN VAZGEÇME KISTASLARININ DA GETİRİLEREK BU YÖNLÜ DÜZENLEMELERE GİDİLEREK MEVCUT SIKINTILAR DAHA FAZLA BÜYÜMEDEN ÖNLENEBİLİR.

Zira toplum olarak ebeveynlerin görevi çocuklarını toplumsal kurallara uygun yetiştirmektir. Eğer bu hususta anne babalar bir uyarı getirdiğinde çocuklar bu uyarılara dikkat etmeyerek toplum huzurunu bozmaya devam ediyor ve ailesi tedip hakkını sınırlı şekilde kullanmak istediğinde de çocuklar 6284 sayılı yasaya başvurarak uzaklaştırma ve adli soruşturmalar açtırabiliyorsa,  bu kez hem aile içi huzur darmadağın olmakta hem de bu durum en şiddetli olumsuzluk ile topluma da yansıyarak toplumsal huzuru da bozmaktadır. Adli yargılamalarda ise normal adli vakıaların aksine şikayetten vazgeçme yolunun kapalı olması, şikayetten vazgeçmenin de mümkün olmayarak tedip hakkına sahip ana babaların bir de ceza ve sabıka almaları aile içi huzuru esasen daha da bozmaktadır.

Tüm bu sebepler ile öncelikle adli yargılamalar ciheti ile şikayetten vazgeçme ve veya yargılamayı yapan hakimin bir teminat ve uyarı ile ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verebilecek takdir hakkı kullanması ve usulüne uygun kullanılmış tedip hakkına ceza ve uzaklaştırma kararı verilmemesi, kadının kocası için oldukça kolay bir şekilde bu yola başvurmasının boşanma ve ailelerin kolayca dağılması durumunda hangi sonuçlar getireceği daha etkin bir şekilde masaya yatırılarak buna ilişkin yasal düzenlemeler de yapılmalıdır.

Çünkü bu şekli ile mevcut düzenlemeler bazı durumlarda hakkın kötüye kullanılmasına sebebiyet vermekte, bireylerce keyfi kullanımlar olmakta, bu durumda yukarıda yazımız bütününde belirttiğimiz sıkıntıları beraberinde getirmekte, önce birey, sonra aile sonrasında da toplum çok ciddi sıkıntılara maruz kalmaktadır?

YAZARIN DİĞER YAZILARI